Mobil kapsamanın en geniş, ara bağlantı ücretleriyle tarifelerin en düşük, sosyal paylaşım sitelerinin en yoğun kullanıldığı, Avrupa’da en çok konuşan ve SMS atan, diğer yandan da 30 yaş altı nüfusuyla iştah kabartan bir ülkeyken Gezi sonrası dumura uğrayan yabancı yatırımlar nihayet başladı. Seviniyorum özellikle neredeyse “lanetlenen” bilişim sektöründe yeniden “yatırım yapılabilir ülke statüsüne” gelmek bugün değil gelecek için, gençler için çok önemli. Diğer yandan ise üzülüyor ve neredeydik nereye geldik diyorum. ICANN ve Ericsson’dan sonra SAP de İstanbul’da bir Ar-Ge merkezi yatırımı yapıyor. 300 mühendisin çalışacağı merkez 20 milyon Euro’luk yatırım demek. Elbette ticareti iyi bilen yabancı, var olan potansiyeli göz ardı etmiyor. Peki, nedir bu potansiyel; 10 yılda 20 milyon geniş bant internet abonesine ulaşmak, aylık telefon kullanımının 49 dakikadan 291 dakikaya çıkması, yurtdışı internet kapasitesinin 7 yılda 63 kat artması ve bizzat Bakan Binali Yıldırım’ın yabancı yatırımcıyı davet eden yaklaşımı. Peki, sadece bu kadar mı? Elbette hayır! Türkiye ve yakın coğrafyasının toplam nüfusu 1,5 milyar yani bizim topraklarımıza yatırım yapan şirketler aslında bu potansiyeli yüksek nüfusa da yakın oluyor. Görülüyor ki yatırımları ülkemize çekme çalışmaları durmaksızın devam ederse Türkiye için bugün de yarın da bilişim alanında epey fırsat var.Sosyal medyayı manipüle etmeyiz Yatırımların Türkiye’ye getirilmesi için görüşmeler BTK Başkanı Tayfun Aca-rer’in de içinde bulunduğu bir grup tarafından sürdürülürken, bu girişimler “İnternetin içeriği ve sosyal paylaşım sitelerinin engellenmesine ilişkin görüşmeler yapılıyor” biçiminde yorumlanmıştı. Başkan Acarer, “Dubai’de ICANN’ın İstanbul’u bölgesel merkez olarak kabul etmesi için çaba gösterir, ABD’de de “fake adreslerle kişisel hakaret ve nefret” gibi evrensel anlamda kabul edilmeyen yaklaşımlara uygun bir sosyal medya anlayışı arayışındayken bu söylemleri hiç hak etmemiştik.” diyor. Başkan Acarer, Türk insan kaynağının yeterliliğine de değinerek, Hindistan ve Çin’deki bilişim çalışanlarının ücretlerindeki artışın Türkiye’nin şansını artırdığına değiniyor ve “Bu herkesin menfaatine bir süreç. Yatırımların ne kadar isabetli olduğunu Türkiye’ye yatım yapanlar pek yakında görecek.” diyor.Her şehirde olaylar varBakan Binali Yıldırım, iftar saatine yakın konuşmasına rağmen yine formundaydı. Konuşmasında katılımcıları da onurlandırırken SAP yönetimine, “Bilişim akıllı insanlar demek. Salona bakınca hepsini aynı yerde bulmak mümkün olmayan pek çok bilişimciyi bir arada görüyorum. Bunun kıymetini bilin.” diyor. Oysaki kendisi de konunun en tepesindeki kişi olarak zaten orada. Bakan Yıldırım, doğru ve kuzeye pozitif ayrımcılık yaparak 23 milyar TL sadece kendi bakanlığının yatırım yaptığını, Türkiye’nin refah içinde olmasının yetmeyeceğini, çevre ülkelerin de mutlu olması gerektiğini, yabancı yatırımcılara cazip gelebilmek için ulaşım imkânlarını artırdıklarını hatta Sabiha Gökçen yakınına kurulan SAP Ar-Ge merkezinin potansiyeli düşünülerek 2. pistin yapıldığını ve hızlı tren yatırımlarının arttığını söylüyor. İstanbul’un yoğun trafiğine takılan ve toplantıya geç kalan Bakan’a SAP Türkiye Başkanı Cafer Tosun ve Prof. Şahin Albayrak konuşmalarında sataşmada bulununca “Buna cevap vermem gerek.” diyen Bakan Yıldırım, İstanbul’a toplu taşımacılık için sadece 100 milyar TL’lik bir yatırım yapıldığını söylüyor. İstanbul trafiğinin gerekçesinin nedenini de, “İnsanların kendi şehirlerinde yaşam standartları yüksek olursa İstanbul’a gelmez. Bu nedenle doğuya ve kuzeye yatırımlara devam ediyoruz.” diyerek cevaplıyor. Gezi olaylarına da değinen Bakan, SAP üst yönetiminden Vishal Sikka’ya hitaben de, “Burası huzurevi değil, dinamik bir şehir. Her şehirde hareket var. Hareket olan yerde bereket olur.” diyor. Bu söylem sanıyorum ki hem SAP’a hem de Türkiye yatırımlarını askıya alan diğer muhataplara bir mesaj niteliğinde. Umarım Bakan Yıldırım’ın mesajı askıda bekleyen yatırımcıya da ulaşır.İki bakan iki söylem, özlemişiz…TİM’in ihracatta öne çıkan firmalara ödül verdiği törende Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan bir konuşma yapıyor. Konuşması, kısalığıyla neredeyse rekor kırıyor. Bakan Çağlayan, günümüzde iş yapmanın zorluğundan hele ihracatçı olarak yaşanabileceklerden söz ediyor, “Türkiye eski Türkiye değil, yabancılardan çekinecek bir şey olmadığını hep birlikte gördük. İş öğrenen değil öğreten olduk. Tek başına değil birlikte neler yapabiliriz sorusunu sormak ve daha büyük oynamak gerek. Dışarıda zorlanan bir ekonomi var. Daha fazla gaza basmak durumundayız. 158 milyar dolar hedefimiz var. Siz çalışacak biz yolunuzu açacağız. Ancak bütün bunlar birlik ve beraberlikle olur.” diyor. Bakan Binali Yıldırım’ın “Her ülkede olaylar oluyor, olmayan var mı? Harekette bereket vardır.” söylemi de Başbakan Erdoğan tarafından her iftarda tekrarlananlardan farklı yansımalar yapıyor. Görüyorum ki iki bakan da kendi sorumluluk alanlarındaki işadamlarına ve yabancı yatırımcıya umut olmaya çalışıyor. Bu bir iki cümle bile şükretmeme neden oluyor!
↧