Mısır’da diktacı rejim amacına ulaşmak ve gündemini gerçekleştirmek için hemen hemen her şeyi göze almış görünüyor. Bu doğrultuda bugüne kadar dökülen kanı umursamadığı gibi yeni kanlar dökülmesi ihtimalini de önemsemiyor. Bu yüzden gözünü kan bürümüş demek yanlış olmaz.Bunun böyle olduğunu önceki günkü menfur katliam zaten gayet açıkça gösteriyor. En az 200 civarında İhvan mensubu ya da destekçisi göstericinin güvenlik güçlerinde açılan ateşle öldürülmesi, binlerce kişinin yaralanması ile sonuçlanan katliam malum bu ayki ikinci katliam. Daha önceki 8 Temmuz’da sabah namazı kılanları ve çevrede bulunanları hedef almış, burada da en az 50 masum can vermiş, yüzlercesi yaralanmıştı. Böyle giderse ve rejim Adeviyye Meydanı’ndaki göstericileri en kısa zamanda dağıtacağı tehdidini yerine getirirse Allah saklasın başka katliamlar da meydana gelebilecek. Sonuçta kan dökülmeye devam edecek. Girdiği bu yoldan, takındığı tavırdan vazgeçmesi de şimdilik hiç mümkün görünmediği gibi rejim yolunda yürümeye kararlı olduğunu açıkça ortaya koymuş görünüyor. Rejim nihai amaç olarak İhvan’ı siyasi hayat ve süreçte marjinal kılmak, İhvan’ın ülkenin geleceğinin belirlenmesindeki rolünü ve ağırlığını en aza indirmek istiyor. Esasen, gücü yetse İhvan’ı tamamen de tasfiye etmek ister; ama bunun hiç mümkün olmadığını gayet iyi bildiğinden ‘marjinalleştirme’ ile yetinmek zorunda kalmış bulunuyor. Bütün hareket ve eylemlerinde bu husus kendini zaten ifşa ediyor. Diğer yandan, rejimin kararlılığına karşı duran, meşru direnişinden vazgeçmeyeceğini söyleyip bunda kararlı olduğunu açıkça beyan eden güçlü, halk desteğine sahip kararlı bir İhvan da var. Böylece birisi meşru olmayan, öteki meşru olan iki kararlı cephe var. Sonuçta, bunların kararlılıkları, bu kararlılığı ne pahasına ve ne kadar devam ettirip ettirmeyecekleri Mısır’ın görünür gelecekteki huzur, sükûn ve elbette daha genel söylersek ülkenin selametini belirleyecek. Buna hiç şüphe yok. Bu yüzden bugün söz konusu olan siyasi cepheleşme ve bunun yol açtığı mücadele ve bunun akıbeti kardeş ülke Mısır’ın selametini doğrudan doğruya ilgilendirmektedir. Mısır’ın selameti, tarafların kararları ve tavırları ile şekillenecektir velhasıl. Rejim, icraatları, kararları ve gündemi ile Mısır’ın genel selametini sadece kendi fikirleri doğrultusunda görmektedir. Bu fikirlerin ne kadar yanlış ve gerçeklerden uzak olduğu zaten ortadadır. Mısır’ın selametinin yolu darbeyle İhvan’ı saf dışı etmekten, onu zaman içinde marjinal kılmaktan asla geçmez. Bilakis, İhvan’ı her türlü siyasi karar ve sürece dâhil etmekten, ona ülkenin geleceği konusunda söz hakkı tanımaktan, onu gerçekten ve samimi olarak tanımak ve sandıktan çıkanı kabulden geçer. Bunun aksi başları kuma gömmekten başka anlam taşımaz. Mısır’ın genel selametini düşünmek, buna göre hareket etmek bakımından bugün İhvan’a büyük ve yüklenilmesi çok zor olan bir tarihi sorumluluk da düşmektedir elbette. İhvan darbe rejimine karşı direnişini ve gösterilerini elbette devam ettirebilir, bunlarla sonuç almayı amaçlayabilir, kararlı durmayı tercih edebilir. Böyle davranmakla asla haksız sayılmaz. Ancak sonuç istemediği bir şekilde de tecelli edebilir ve bu arada ülke İhvan asla arzu etmese de daha kötü durumlara da sürüklenebilir. Bu konuda sorumluluk elbette rejimin olur. Ne var ki, rejim bu konuda fütursuz ve çok muhtemel vahim ve kötü sonuçları düşünmez görünmektedir. Söylediğimiz gibi, onun maksadı ve amacı bellidir.İhvan ise Mısır’ın selametinden sorumlu olmaya, böyle hissetmeye mecburdur; bugüne kadar da bundan asla kaçınmadı. Bundan sonra da kaçınmayacak ve sorumluluğunun gereğini yerine getirecek, bu istikamette davranacaktır. Bunun anlamı bellidir: Mısır’ın selameti her şeyin üstündedir; siyasi mücadelelerin, hesapların, nefsaniyetin ve diğer şeylerin üstündedir; gerisi o kadar önemli değildir. Son söz: Yanlış anlaşılmasın, bugün burada ortaya koyduğumuz fikirlerle biz asla İhvan’a ve başkalarına akıl verme niyetinde değiliz. Bu haddimize değildir. Bizim için önemli olan, Mısır ve halkının selametidir velhasıl.
↧