Quantcast
Channel: ZAMAN-YAZARLAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Ahmet Kurucan - Doğru bildiğimiz yanlışlar ve Allah razı olsun

$
0
0
Geçenlerde İslam hukukunda hüküm kaynağı olarak sünneti ele alan bir makale okuyordum. Makale Kur’an’ın teşri/yasamadaki yerini ifade ettikten sonra sünnete geçiyor; örnekler veriyor ve cümleyi şöyle bağlıyordu: “Görüldüğü gibi bu örnekler boşlukları doldurma fonksiyonunun örnekleridir.” Okudum geçtim ama geçemedim.İçimden bir ses bir şeyin yanlış olduğunu söylüyor ve ilerleyen cümlelere rağmen sanki eteğimden tutmuş beni geri çekiyordu. Bir sayfa çevirmiştim, geri döndüm bir daha okudum sayfaları ne vardı eksik ya da yanlış olan. Nihayet buldum; vihle-i ulâda fark edemediğim bana yanlış gibi gelen cümle yukarıda iktibas ettiğim cümleydi. Belki muhteva itibarıyla doğru; teşri kaynağı olarak Efendimiz (sas) Kur’an’ın mübelliği olarak İlahi iradenin bilerek eksik bıraktığı yerleri söz, fiil ve takrirleri ile dolduruyordu; dolduruyordu da buna boşluk ve doldurma denir miydi?Hayır denmez ve denmemeli. Bir görev ifa ediyor Allah Resulü (sas), bir fonksiyon icra ediyor, tebliğ, tebyîn, tatbik, ta’lim vazifesini yerine getiriyor; niçin ona boşluk doldurma densin ki? Zira Türkçemizde boşluk doldurma bir deyim olarak biraz hafif kaçan, akla test imtihanlarını, yedek oyuncuları, bulmacaları hatıra getiren karaktere ve yapıya sahip. Elimdeki kalemle kitabın kenarına sanki yazarla bu meseleyi müzakere ediyormuş gibi itirazımı seslendiren cümleleri yazarken; içimden bir ses ‘Allah Hocaefendi’den razı olsun; bu hassasiyeti bize o kazandırdı’ dedim.Evet yanlış duymadınız. Aşağıda örneklerini verince daha iyi anlaşılacağını umduğum bir hassasiyet bu. Adına dinî hassasiyet mi dersiniz; doğru anlaşılan saygının insanı sürüklediği mecburi istikamet mi dersiniz; bakış açısı farklılığının getirdiği zarurî sonuç mu dersiniz; imanın seviyesi ve onun söze ve eyleme yansıyan yaptırım gücü mü dersiniz; ağızdan çıkan her bir harfin hesabını vereceğimiz şuurunun yüksek mertebelerde yer aldığının göstergesi mi dersiniz; ne derseniz deyin aşağıdaki satırlarda vereceğim örneklere bu gözle bakın.“Yanlış anlaşılmamalı...”Daha 3-4 saat önce sahurda yaptığımız tefsir dersindeki bir örnekle başlayayım ki aldığım notların mürekkebi henüz daha kurumadı. Fussilet Suresi müzakere ediliyor tefsirlerden. Bir ayet münasebetiyle müfessirlerden biri Efendimiz’in de (sas) günde 70 defa istiğfar ettiğini nakil ediyor. Doğru, Allah Resulü’nün (sas) sahih hadislerinde böylesi bir beyanı var; hatta bazı kayıtlarda 100 rakamı da geçiyor. Hemen hepimizin bildiği bu hadis okunur okunmaz devreye girdi; “yanlış anlaşılmamalı” dedi. İyi de yanlış anlaşılacak ne vardı ki bunda? İstiğfar, işlenen günahlara karşı yapılan ve insanın pişmanlığını ifade eden bir geri dönüşün adı değil miydi?Şimdi dikkatlice düşünelim; eğer istiğfara kabaca bu manayı veriyorsak bu Efendimiz’in (sas) haşa ve kella günah işlediği, işleyebileceği manasına gelmez mi zımnen? İşte bu zımni kabulü ret için devreye girdi Hocaefendi ve dedi ki: “Efendimiz’in istiğfarını onun seviyesine göre düşünmek lazım. Bir peygamber o. Bizim gibi sıradan insanların günahlarına istiğfar etmesini anlamamalı. Belki şöyle denebilir; konumunun gereğini yerine getirmediği mülahazasıyla istiaze etmiş olabilir.” Sonra bu cümleyi, ihtiva ettiği mana zihnimizden bir daha hiç çıkmasın düşüncesiyle heceleye heceleye bir daha tekrar etti; “ko-nu-mu-nun...” Nitekim Hocaefendi’nin tevbe ve istiğfar ayırımındaki temel yaklaşımı da burada böyle düşünmeyi gerektiriyor. Zira Hocaefendi, “Allah’ın emir ve yasaklarına muhalefet durumlarında tevbe, kulluğun hakkı verilemediği zamanlarda istiğfar etmek gereklidir.” der.Sanırım dikkatinizi çekmek istediğim hassasiyeti bu örnekle ayrı bir yer kazanmıştır zihninizde şimdi. Daha başka örnekler de var. Mesela: “Öldü veya vefat etti.” Önceki yıllar için bir şey diyemeyeceğim ama belki bir 10 yıl var ki Hocaefendi Efendimiz (sas) için ne öldü der ne de vefat etti. O’nun ruhunun Hz. Azrail tarafından kabz edilmesi gündeme geldiği her yerde kullandığı tabir “ruhunun ufkuna yürüdü” ya da bu muhtevayı yansıtacak “Hakk’a yürüdü” türünden tabirler olmuştur.Hicret esnasında Hz. Ebu Bekir ile birlikte kendisini takip eden müşriklerden saklanmak için Sevr Mağarası’na sığınma. Bizim için sıradan bir cümle bu. Daha ötesi “Ne var ki bunda; vakıaya mutabık değil mi?” diyerek yapılan itirazları geri püskürtecek argümanlara da sahibiz. Ama Hocaefendi’ye göre öyle değil; doğrusu Sevr Sultanlığı. Bizim sığınma dediğimiz şey hakikati halde Sevr Sultanlığı’na yürümedir.“Mekkelilerin tazyikleri karşısında taraftar bulurum düşüncesiyle Taif’e gitti..”; cümle bitmedi ama arkasından ne geleceğini tahmin etmek zor değil Taif’te Efendimiz’in (sas) karşılaştığı manzarayı bilenler için. Söylenen şey şu: “umduğunu bulamadı.” Bu cümlenin yine bir tefsir dersinde aynen böyle seslendirildiğini hatırlıyorum; anında itiraz etti; “Haşa! Efendimiz (sas) için umduğunu bulamadı denilemez. O gittiği her yerde umduğunu hatta umduğundan ötesini bulmuştur.”Aynı istikamette bir başka örnek: “Hudeybiye’de geri adım attı.” Yine haşa diyerek devreye girdi. “Hayır! O hiçbir zaman geri adım atmaz. Bize geri adım gibi gelen şey; stratejinin bir parçasıdır.” Hudeybiye sulhu vesilesi ile nazil olan Fetih Suresi ayetleri ve sonrasında gerçekleşen Mekke fethini birlikte düşündüğünüzde, doğru değil mi bu yapılan tespit? O zaman neden geri adım attı diyoruz?Sübhanallah başlığıyla yayınlanan yazımda detaylıca anlatmıştım; Allah’ı tenzih etme, münezzehtir deme. İfadeleri aynen şöyle: “Haşa! O Zatında münezzehtir. Bizim ne haddimize O’nu tenzih etmek. Ben kim, Seni tenzih etmek kim Allah’ım! Bunu derken kastım; Senin münezzehiyetini bir kez daha benliğimde vücudumda duyuyorum. Bunu bir kez daha ifade ve ilan ediyorum.”Peygamberlerin ye’se düşmesi, davalarını tebliğ ve temsil istikametinde yaşadıkları iç sıkıntıyı stres değil “kutsal hafakan” olarak nitelemesi, Haceru’l esved’e, kutlu taş manasında “haceru’ es’ad” isimlendirmesini tercihi ve daha nice örnekler.Doya doya söylüyorumAktarmaya çalıştığım bu örneklerle meramımın anlaşıldığını düşünüyorum. Aslında Hocaefendi’nin kullandığı bu dil ile alakalı akademik bir çalışma yapılması gerekir. Halk arasında kullanılan değil, imamından müezzinine, vaizinden müftüsüne, akademisyeninden din işlerinde çalışan yüksek rütbeli hemen her insanımızın mana ve muhtevasını derinlemesine düşünmeden kullandığı ve çokları itibarıyla literatüre böyle mal olan kavramlar üzerinde gerçekten bir çalışma yapılması ve yanlışların doğrularla değiştirilmesi gerekir. İşte bu yüzden yani doğru bildiğimiz yanlışları bize öğrettiği için dedim Hocaefendi’den Allah razı olsun diye. Allah razı olsun.!Ağız alışkanlığı ile değil, aksine bildiğim en kapsamlı dua bu olduğu için ve her kelimesini duya duya, doya doya söylüyorum. Al-lah ra-zı ol-sun.!

Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue