Quantcast
Channel: ZAMAN-YAZARLAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Zeki Çol - Bir Mehmet'ten bir Mehmet'e...

$
0
0
Bilmem hatırlar mısınız? Mehmet Yurda-dön’ün başını da doping yemişti. 2004 Atina Olimpiyatları öncesinde Süreyya Ayhan, numune vermek istemeyince 2 yıl ceza almış, olay dallanıp budaklanınca, olimpiyat sonrası yapılan seçimi Başkan Yurdadön, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün desteklediği adaşı Mehmet Terzi karşısında kaybetmişti.Türk atletizmi o yıllarda ufak ufak kıpırdanıyor, ama uluslararası arenada sıradanlıktan öte de gidemiyordu. 81 yıllık tarihinde iki önemli başarı vardı. Biri Ruhi Sarıalp’in 1948 Olimpiyatları’ndaki üç adım bronzu… Diğeri Süreyya Ayhan’ın Avrupa şampiyonluğu. Gençler kategorisindeki iki madalyayı da eklediğinizde, 81 yılın acı bilançosu olimpiyatlar ile dünya ve Avrupa şampiyonalarında hepi topu 4 madalya ile sınırlı kalmıştı.Mehmet Terzi, atletizmdeki makus tarihin yenilmesinde, bu ülkenin, katkıları yadsınamayacak lideri oldu. Atletizm de onun döneminde Türk sporunun en başarılı branşı.Rakamlarla somutlaştırayım.Az önce 81 yılın bilançosunda 4 madalyadan söz etmiştim. Bu sayı Terzi’nin başkanlığı sırasında 77’ye çıktı. Olimpiyatlarda 4, dünya şampiyonalarında 11, Avrupa şampiyonalarında tam 62 madalya. Yani 9 yılda 14 katın üzerine çıkan ve göz kamaştıran bir performans.2004 Olimpiyatları’nda, Türkiye 213 ülke arasında 35. sıradaydı. 2008’de 8 basamak ilerledi, 27. sıraya geldi. 2012’de ise tarihin en büyük başarısı sergilendi, 9. sıraya ilerlendi.2004’e dek olimpiyatlara giden en kalabalık kafilemiz 13 atlet ile sınırlıydı. Son olimpiyatlarda sayı 33’e yükseldi. Londra’da bir ilk daha gerçekleşti, 12 atletimiz finalde yarıştı. 2000’li yıllar öncesinde orta ve uzun mesafeler dışında maalesef pek boy gösteremediğimiz olimpiyatlarda, bu defa 47 branşın tam 26’sında Türk atletleri vardı.Avrupa şampiyonalarında gelinen nokta da gurur verici boyuttaydı. 30’lu rakamların altına inemeyen Türkiye, takım sıralamasında 2010 Barcelona’da 5.liği aldı. Bu başarının tesadüfi olmadığı, iki yıl sonra Helsinki’de aynı sıra korunarak kanıtlandı.2007’de Türkiye, Avrupa ikinci liginde boy gösteriyordu. Bir yıl sonra birinci lige yükseldi. Üç yıl bu ligde yarıştı. 2011’de şampiyon oldu. Bu defa da Süper Lig’e adını yazdırdı. Sizi rakamlarla daha fazla sıkmadan son bir veriyi daha paylaşıp, bu bahsi kapatayım. 2004 öncesinde milli takımlarda yarışan atletlerimizin toplam sayısı 90’lara zor ulaşmaktaydı. Şimdilerde, milli formayı giyen atlet sayısı 600’lere tırmandı.75 milyona varan devasa nüfuslu bir ülkede bu tabloyu yetersiz görenleriniz de çıkabilir. İlk bakışta bu yaklaşıma hak da verilebilir. Ancak 81 yılda yapılanlarla, 9 yılın aşamaları kıyaslandığında başarının ne denli büyük olduğu sanırım net bir şekilde gözlemlenebilir.Bir başka yönüyle Terzi dönemini değerlendirip, ayrılmak zorunda bırakıldığı süreci de irdeleyeyim.Doping, Türk sporunun hele de şu sıralar en ciddi sorunlarından bir tanesi. Özellikle halter ile atletizm artık bir girdabın içerisinde boğulmaya doğru gidiyor. Atletizmde son 8 yılda uluslararası yarışlar da dahil 19 sporcunun doping yaptığı belirlenmişti. Bu yıl 277 atletten numune alındı, 43’ünde pozitif bulgulara rastlandı. Uluslararası normlarda, 1,5-2 aralığında olan tehlike sınırı, yüzde 16’lara yaklaşan bir oranla aşıldı.Bu tabii ki kabul edilebilir bir durum değildi. Ve doğal olarak oklar Atletizm Federasyonu’nu hedef aldı.Federasyon gerçekten de duyarsız davranıyor, önlem almıyor, dopinge göz yumuyor ve sporcularının zehirlenmesine çanak mı tutuyordu? Yoksa alınan önlemlere rağmen sporcular, koşulların ve antrenörlerinin de teşvikiyle doping yapmakta ısrarcı mı davranıyordu?Uyarılara, eğitim çalışmalarına, disiplin uygulamalarına bakıldığında Federasyon elbette bir şeyler yapıyor ve adının dopingle anılmasını istemiyordu. Mesela 2007’de doping yapan sporcuların antrenörlerinin de cezalandırılacağı kararını almış ve kısmen de olsa mücadelede önemli sayılacak bir adımı atmıştı. Nitekim bu yılla kıyaslandığında, o dönemlerdeki dopingli atlet sayısı yok denecek kadar azdı.Ne olduysa bu yıl oldu. Bir kere TMOK bünyesindeki kurul, dopingle mücadeleyi yoğunlaştırdı. Ancak Akdeniz Oyunları’nda altın madalya karşılığı verilen ödül anlaşılmaz bir şekilde 100’den 500 altına çıkarılınca çoğu sporcunun pusulası da iyiden iyiye şaştı.Geçenlerde de yazdım. Ödül yönetmeliği bu ülkede artık teşvik edici olmaktan çıktı. Tahrik edici bir boyut aldı. Nitekim bunun yansıması, son Akdeniz Oyunları öncesinde adeta sportif bir felakete yol açtı.O yazıda geniş geniş anlattığım için, bu sorunun detaylarına daha fazla girmeyeceğim. Ama şunu da eklemeliyim. Atletizmde son 8 yılda 6 antrenör doping nedeniyle cezalandırılmıştı. Federasyon, bu yılki doping depremi sonrasında 20 antrenörün cezalandırılması için dosya hazırladı. Yani doping yapanı da yapmaya teşvik edeni de bünyesinden uzak tutmak için önemli sayılacak bir hamleyi yaptı.Terzi, buna rağmen baskı altına alındı, istifaya zorlandı.Hatırlayın, benzer tablo yılın ilk günlerinde halterde de yaşanmıştı. Doping vakaları artınca, Başkan Hasan Akkuş görevi bırakmak mecburiyetinde kalmıştı. Yerine Tamer Taşpınar geldi. Lakin halter, dopingde onun döneminde de başı çekti!Bataklık kurutmak yerine sivrisinek avlamak gibi bir eğilim var bizde. Sanılıyor ki biri gidince yerine gelen hemen sorunu çözecek!Oysa durum hiç de öyle değil. Bu ödül tahriki devam ettikçe, antrenörlerin teşviki sürdükçe, sporcu yeterince bilinçlendirilmedikçe, mücadele daha etkin bir hale getirilmedikçe, ilaçlar denetimsiz satıldıkça dopingin önüne geçmek hiç de kolay değil.Yazık! Türk sporunun daha 7 ay öncesine kadar ‘en başarılı’ denilen başkanı da terk etti cepheyi. Bir başka başarılı başkan Ünal Karabıyık’a sistem olimpiyat dönüşü seçim kaybettirmişti. Şimdi de atletizm tarihinin en başarılı başkanı buruk bir veda ile köşesine çekildi. Gelişmiş spor ülkelerinde olağan karşılanan bir tarzı sergileyerek! Ama kaosun hakim olduğu Türk sporunda, ona gelene kadar bir dolu asalağın koltuğa yapıştığı bir ortamda!Hizmetlerini saygıyla, takdirle anıyorum. Ancak bir konuda onu asla affetmiyorum! Yıl 1987… 2 saat 10 dakika 25 saniye ile dünyada yılın en iyi 6. derecesini koşmuştu. Başkanlığı döneminde çok şey yaptı, lakin 26 yıllık o dereceye yaklaşan maratoncu çıkaramadı. Ve kendi söküğünü dikemeden gitti Terzi!

Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue