Çok eski zamanlarda kervancılık yapan, çok zengin bir adam varmış. Ülkenin bütün taşıma işlerini tekelinde tutar, onun sağladığı güçle ihtişam ve zenginlik içinde yaşarmış. Bu kervancı, günün birinde o civarın manevi dinamiği olan imamın yanına gitmiş ve ‘bir maruzatım var’ deyip kapısını çalmış.Ardından sıkıntılarını anlatmaya başlamış. “Ülkenin en zengin adamıyım ama hiç huzurum yok. Her gece kâbuslarla uyanıyorum. Çok şiddetli baş ağrıları çekiyorum. Ülkenin bütün kervan işlerini ben yapıyorum ama para işlerim de bir türlü düzene girmiyor.” diye dert yanmış.Bunları dinleyen imam hemen cevabını vermiş: “Kervancı ben senin şöhretini bilirim, söylediklerimi yapmazsın, o nedenle beni boş yere uğraştırma...” Kervancı çok kötü durumda olduğunu söyleyerek yeminler etmiş, öğüdünü dinleyeceğine dair söz vermiş. İkna olan imam, ona hal çaresi sunmuş, “Yaptığın işleri yüzde 20 daha ucuza yapacaksın.” diye tembihte bulunmuş. Kervancı isyan etmiş, “Ya nasıl olur, ben bu haliyle para kazanamıyorum, sen daha da ucuzlatmamı istiyorsun.” İmam da, “Ben sana beni dinlemezsin demiştim, git o zaman.” deyince kervancı mecburen kabul etmiş. Yaptığı işleri yüzde 20 daha ucuza yapmaya başlamış. Birkaç ay sonra kervancı tekrar imamın yanına gitmiş. “Söylediğini yaptım, kâbuslarımdan biraz kurtuldum, baş ağrım biraz hafifledi, işlerim de biraz düzeldi ama tam rayına oturmadı hâlâ.” demiş. İmam, “O zaman fiyatlarda yüzde 25 daha indirim yap.” karşılığını vermiş. Kervancı, yine ahlar vahlar etmiş ama mecburen kabul etmek zorunda kalmış. İflas etme pahasına imamı dinleyeceğine söz vermiş.Birkaç ay sonra kervancı yine imamın yanına gitmiş demiş ki; “Söylediklerini yaptım, iç sıkıntılarım neredeyse düzeldi, baş ağrım geçti, işlerim de düzelmek üzere ama tam yoluna girmedi...” Bunu duyan imam, yüzde 10 daha indirim yapmasını istemiş ve bu indirimi de halka tellallar aracılığıyla duyurmasını söylemiş.Kervancı ahlar vahlar etse de gereğini yapmış. Birkaç hafta sonra imamın yanına gidip, “Kâbuslarım tamamen bitti, baş ağrılarım ortadan kalktı, malımız mülkümüz artmaya başladı. İmam efendi nedir bu işin sırrı?” diye sormuş. İmam açıklamış: “Yük taşıtmak isteyenler, başka bir alternatifleri olmadığı için mecburen sana geliyor ama fiyatların çok yüksek, hizmetin kötü olduğu için parayı veriyor, arkandan ‘canından çıksın, paranın hayrını görmeyesin’ diye beddua ediyorlardı. Hakkında hayırla konuşmuyorlardı. Ahalinin mal taşımada başka seçeneğinin olmaması adalet ve hakka değil şımarıklığa sevk etmişti seni. Fiyatları ucuzlatıp hizmet kalitesini artırınca halkın memnuniyeti de arttı. Senin için yeniden hayır konuşmaya başladılar. Allah eksikliğini göstermesin demeye başladılar. İşlerinin iyi gitmesini istiyorsan ahalinin bedduasını değil duasını alacaksın.”Türkiye’nin önemli işadamlarından birisinin geçtiğimiz hafta iftar sofrasında anlattığı bu hikâyenin günümüze yansıyan çok hakikatleri var. Yaptıklarınızın maşeri vicdanda nasıl yansıdığı tahmin edilenden çok daha önemlidir. Hakikati incitirseniz, bütün sebepler sizin lehinize olsa da işler ters yüz olur. Bazen bütün imkânlar elinizdedir ama başınız beladan kurtulmaz. Vicdanlı insanlar dönüp kendisine bakmalıdır. Nerede hangi hakikati incitiyor ve hakla hemdem olmuş hangi yüreği tarumar ediyoruz diye düşünmelidir. Yoksa kâbuslar bizi bırakmayacak.
↧