Neredeyse bir hafta boyunca, yüzlerce masum Suriyeliyi öldüren kimyasal silahların kullanımından duyulan ve yaygın olarak paylaşılan tiksinti, katil Esed rejimine karşı uzun zamandır uluslararası eylem çağrısı yapanlar ile farklı sebeplerden bugüne dek böylesi bir uluslararası müdahaleye karşı çıkanlar arasındaki uçurumu kapatacak gibi görünüyordu.Herkes kırmızı çizginin bu sefer gerçekten de aşıldığı ve dolayısıyla, sağlam kanıtlara dayanarak, uluslararası normların bu ihlalinin cezasız kalmayacağını Suriye hükümetine net biçimde göstermek için bir tür koordineli çabaya girilmesi gerektiğinde hemfikir gibiydi.Ama bu birlik son günlerde tuzla buz oldu. İlkin, Obama yönetimi, elindeki istihbaratın, bizzat Esed’i doğrudan saldırıya bağlamadığını teslim etmek zorunda kaldı. Başkana önde gelen Demokrat ve Cumhuriyetçilerle masaya oturup her türlü eylem için Kongre onayı araması yönündeki çağrılar güçlendi. “Dumanı tüten silahın”, yani kesin delilin yokluğu da manipüle edilmekten usanmış pek çok şüphecinin soğuk duruşuna yol açtı. Nihayet, Britanya Başbakanı David Cameron, çoğunluğun sahteliği sonradan ortaya çıkan delillerle 10 yıl önce Irak savaşına nasıl sürüklendiklerini hatırlayan şüpheci parlamentoyu iknayı başaramadı.Bunun sonucunda, Türkiye ve başka yerlerde, Suriye hakkında kamuoyunda yürütülen tartışmada başladığımız yere döndük. Bir yanda, 100 binden fazla kişinin öldürülmesinin, Suriye’ye müdahale için yeterli sebep oluşturduğuna inanan ve kimyasal saldırıları, bardağı taşıran son damla niteliğinde ilave addedenler var. Diğer yanda, bu görüşe kesinkes karşı olan ilkeli pasifistlerin, eski moda anti-emperyalistlerin, askerî operasyonların etkili olmadığı, hatta ters teptiğine inananların büyük grubunun oluşturduğu karma küme var. İkinciler, tüm dikkatin, bir süre önce Moskova ile Washington’ın kalkıştığı yeni diplomatik girişime odaklanmasını istiyor.Kişisel kanaatim, önünde sonunda müzakere masasında herhangi bir ilerleme kaydedilebilmesi için önce sahadaki askerî dengenin muhaliflerden yana kayması gerekiyor. Ancak bundan sonra, Esed ile baş destekçileri Rusya ve İran, masaya oturup çözümü konuşmaya istekli olur. O yüzden, bir süredir, fanatik olmayan muhaliflerin yeterince silahla donatılmasından yanayım ve şimdi de Esed rejimini ciddi oranda zayıflatacak bir askerî saldırıyı destekliyorum.Pek çok analist, Obama’nın aklındaki sınırlı bombardıman operasyonunun tehlikelerine dair uyarıda bulundu. ABD Suriye’nin tekrar kimyasal silah kullanmasını durdurmayı başarsa bile, çoğu Suriyelinin kurşun, topçu ateşi ve hava saldırısında öldüğü savaş, şiddetinden kaybetmeksizin devam edecek. Esed içerideki ve dışarıdaki muhaliflerinden intikamını alacak.Bu sebeplerden, Suriye hükümetinin Şam’daki kimyasal silah kullanımından sorumlu tutulması gerektiği şüpheye yer bırakmadan kanıtlandıktan sonra, iki şeyin gerçekleştirilmesi lazım. İlkin, rejimin askerî altyapısı ve ‘komuta ve kumanda’ merkezleri, Rusya ve İran ordusu ile ticarî uçakların Esed’e yeni silah sevk etmek için kullandığı havaalanları dahil olmak üzere, imha edilmeli. İkincisi, hem sahada hükümet güçlerini geri püskürtebilecek hem de müzakerelerde ve Esed sonrası dönemde güvenilir ortak olarak hareket edebilecek silahlı bir muhalefetin yapılandırılması için yeni bir Amerika-Avrupa angajmanına ihtiyacımız var. The Economist’in Obama’ya özetle tavsiye ettiği gibi: “Şu işi iyi yap ve sonunu getir.’’Esed’e ağır saldırı düzenleyip ılımlı isyancıları desteklemekle Suriye’nin bütün sorunlarının çözülmeyeceğinin bilincindeyim. Hatta kısa vadede daha büyük karmaşa yaratabilir. Ama bu yüzden hiçbir şey yapmamanın veya dışında kalmanın en iyi seçenek olduğu çıkarsamasını tümüyle reddediyorum. New York Times’ın ünlü köşe yazarı Nicholas D. Kristof’un bu hafta isabetli biçimde formüle ettiği gibi: “İkiyüzlülük ve etkisizlik riskine rağmen, tutarsız şekilde de olsa, bazı mezalimlere karşı çıkmak, tutarlı şekilde hepsine boyun eğmekten yeğdir.’’
↧