Meselelerin basıncı artıyor. Suriye’ye müdahaleden söz ediliyor. Belki siz şu satırları okuduğunuzda müdahale yapılmış olacak.Amerika, “Niyetimiz Esed’i devirmek değil.” diye açıklama yaparken ne demek istiyor? Nereleri vuracaksın o zaman? Kolay anlaşılır şeyler değil. Öte yandan İran, “Ben de o takdirde İsrail’i vururum.” diyor. Karmakarışık bir durum.Mısır’da ne olacağı belli değil. Irak’taki kayıp sayısının tırmanması konuşulmuyor bile. Bizim “çözüm süreci” dalgalanıp duruyor. Yeni anayasa çalışmaları dik bir yokuşta öylece duruyor.Endişe verici bir huzursuzluk yaşanıyor. Kimyasal gaz kullanmak ne demek, adam bunu bile yaptı. Bir yönüyle Saddam’dan beter. Öte yandan BM Genel Sekreteri, “Biz incelemelerimizi bitirene kadar beklenilmeli.” diyor. Burada da bir belirsizlik mi var acaba?Bu belirsizlik sıkıntısı yeni değil. Daha önce de yazmıştım. Aslında küreselleşmenin yaşadığı, henüz sessiz, ama derin bir kriz, kendini çoktan beri hissettiriyor. “Bir şeyler olacak ama ne?” kaygısı, dünyanın düşünen insanlarını epeyce bir zamandan beri meşgul ediyor.Tıkanma yorumları tatsız olur. Öngöremediğinizi yorumlamaya kalkarsanız, yer yer anlamsızlığa düşmekten kurtulamazsınız. Bunu örtmek için de, öze inmeyen sınırlamaları ve oyalamaları öne çıkarırsınız, bekleyiş tavrını sürdüren renkli ertelemelerle vaziyeti idare etmeye çalışırsınız. Amerikan basınının yaptığı bile bu. Yorumdan kaçınan rotasız turlar atıp duruyorlar.Zaman, istikrarımızı ve itidalimizi daha gayretli dikkatlerle koruma zamanıdır. Hangi büyüklükte depremlerin nerelerde olacağı belli değil. Yapmamız gereken, güçlendirme ve bilinci uyanık tutma tedbirlerine önem vermektir. Hiçbir ihtimalden emin olamayız. İstikrarsızlığa açılan kapıları sıkıca kapatmalıyız. Anlamlı yorum, bu zarureti dikkate alan ve hatırlatan yorumdur. Bunun dışında, anlamsızlıktan kurtulmanın bir yolu yoktur.“Taksim gezisi” bile fikrî bir mesele haline getirilmeye çalışıldı. Bu, anlamsızlığa düşmenin en bariz örneklerinden biridir. Buradan fikrî bir malzeme çıkmaz, kimse boşuna uğraşmamalı. Üç dört cümlelik teşhise tâbi bir vakadan bir fikrî yorum tesellisi çıkmaz. Düşüneceksen evrensel kriz beklentisinin bizim açımızdan ne ifade ettiği üzerinde düşün. Düşünemiyorsan da, kendini zorla, düşünmeye çalış.Mısır’da da bugünden yarına bir şey değişmez. Meseleler tepki tezahürlerini artırmakla değil, düşünceyi derinleştirmekle çözülür. Fikren çözülemeyeni fiilen çözmeye çalışmak bir kısır döngü çaresizliğidir sadece. Birileri, bazı korkuları yüzünden, İhvan’a bir fırsat vermedi. Yapılan, herhangi bir darbe olayı değil. “Kimler o fırsatı niçin vermedi?” sorusudur düşünülecek olan.Aktif sabır gibi, “aktif itidal” kavramı da az biliniyor. Aktif itidal olgunluğu, düşüncenin yolunu açar ve çözülmesi mümkün her meseleyi çözer. Bütün zalimleri cezalandırıp bütün mazlumları kurtaramayız; fakat gerekli olan tavrı benimseme basiretiyle önemli çözüm katkıları üretebiliriz. Diplomasinin dili ve üslubu bu bahiste çok önemli bir role sahiptir. Sabır ve itidal açısından zaaf gösteren dış politika aktivitesi ne kadar iyi niyetli olursa olsun pozitif sonuçlar vermez. Dış politika, ilgili bir yönü elbet de olmakla beraber ahlak felsefesi ile yürütülemez. Zaruretleri, şartları, imkanları; ilmi, fikri ve pratik açıdan çok yönlü olarak itidal ve sabır bilinciyle değerlendiren bir denge rasyonelliği dış politikanın temelidir. Ancak o zaman daha güçlü ve daha etkili olabilirsiniz. Her alanda kriz endişelerinin yoğunlaştığı bir dünya, bir farklı düşünce metoduna ve bir farklı üsluba geçmeyi işaretleyen ciddi sinyaller veriyor. Herkese de bize de.
↧