Bu yıl 5’incisi yapılan Kadın Gelişim ve Kültür Derneği’nin (KAGED), “Her şeye rağmen kadın” panelinde Denizli’den farklı ve başarılı kadın girişimci profiline uygun bulunduğu için seçilmişti Ömür Duruerk. Neşeli, atak ve en belirgin özelliği de kendine olan güveniydi.Nedendir bilinmez cama gönül vermiş, akla gelecek her şeyin camdan yapılabileceği inancıyla takıdan ev aksesuarlarına kadar tasarımlı objeler yapıyordu. İşi büyütmesi uzun sürmedi. Atölyesine giderek daha iskeletken yapılışına tanıklık ettiğim camdan Denizli horozu heykeli 21 Ağustos’ta meydandaki yerine yerleştikten sonra beklediğim mesaj geldi. “Horozumuz 2,60 metre boyunda. Altında Pamukkale ideasını taşıyan havuz kaidesinin yüksekliği ise 1,50 metre. Horoz ve kaide Denizli’yi anlatıyor. Bu, toplam 4,10 m yüksekliğiyle açık havada sergilenen Türkiye’nin en büyük cam heykeli. Yaklaşık 7 bin parçadan oluşuyor. Her bir parça el işçiliğinde tek tek işlenerek yapıldı. Sıcak cam dışındaki tüm cam teknikleri kullanıldı. 1500 kg ağırlığında. En çok neye seviniyorum biliyor musunuz? Bu ürün başka ilden bir sanatçı tarafından tasarlanıp üretilmedi. Denizli’nin insanı, sanatçısı bu şehirde üretti. Ve şu an önünde fotoğraf çekilebileceğimiz en güzel alan.” Ömür yalnız değil elbette, eşi Fatih Duruerk ile birlikte omuz omuza mücadele ediyor. Bana göre işin en güzel yanı da bu. İki genç sanatçının daha pek çok güzel işe imza atacağına inanıyorum. Duruerk’ler kendilerine referans oluşturacak iyi bir işe imza atarken atlanmaması gereken çok önemli bir nokta daha var ki, Denizli Belediye Başkanı’nın Ömür ve Fatih’e bu büyük işi güvenerek teslim etmiş olması. Dikkate alınmasını dilerim.Dünya devi, dümenini inovasyona kırdıKocaman şileplerin manevrası zordur zor olmasına ancak önce dümeni çevirmeye niyet etmek gerekir. Peki, sorarım; sıralamada 57.6 milyar dolarlık büyüklüğüyle 2. olan bir ilaç firması kendini ne kadar değiştirebilir? Novartis’in neler yaptığına bir bakalım.Sadece ilaç değil, afiyet ve esenlik deyip ilaç üreticisi olmaktan sağlık şirketi olmaya karar verilmiş.İnovasyon kavramı sahiplenilerek Ar-Ge’ye 9,6 milyar dolarlık yatırım yapılmış. Basel’deki merkez binalar dünyaca ünlü mimarlar tarafından tasarlanırken çalışma alanları da inovatif düşünce biçimini geliştirecek şekilde ünlü tasarımcılara emanet edilmiş.Alabildiğine yalın dizayn edilen açık ofisler hem ekip çalışmasının hem de bir anda gelişen yeni bir fikrin kaybolmamasının teminatı olmuş.15 yıl önce başlayan ve toplam 50 yıl sürecek ortam dönüşümü için 2,2 milyar dolar bütçe ayrılmış.Kendini ilaç ve kimya alanında geliştirmek isteyen gençlere hem kendilerini gösterebilecekleri hem de sektöre yakın durabilecekleri Uluslararası Biyoteknoloji Liderlik Kampı-BioCamp gibi seminer ve yarışmalar düzenlenmiş.Biyoteknoloji ilacın geleceği BioCamp için Novartis’in Uluslararası Genel Merkezi İsviçre’nin Basel kentindeyim. Bizden de ODTÜ Kimya mühendisliği bölümü mezunu ve yine aynı üniversitede biyoteknoloji bölümünde yüksek lisans yapan Zeynep Barçın ve İTÜ Kimya bölümü mezunu Koç Üniversitesi Kimya ve Biyoloji Mühendisliği bölümünde yüksek lisans eğitimi alan Deniz Aydın da BioCamp’teler. BioCamp’e seçilmek ise öyle kolay falan değil. Bu yıl, 21 ülkeden 1500’ün üzerinde öğrenci başvurmuş. Türkiye’den 13 adayın başvurduğu konferans için Novartis Global ve Türkiye’den oluşan jüri zorlu bir seçim yapmış. En önemli seçim kriteri ise katılımcıların neden BioCamp’e katılmak istediklerini açıklayan motivasyon mektubuymuş.İnovasyonun merkezinde ne öğrenilir?Genç bilim insanları ilaç keşif çalışmalarına yön veren önemli bilim adamlarıyla bir araya geldiler.Hastaların henüz karşılanmamış tıbbi ihtiyaçlarını gidermeye yönelik yeni ilaçlar hakkında bilgi edindiler.Biyoteknoloji trendlerini öğrendiler.Bir biyoteknoloji firmasının nasıl kurulacağı ve işletileceği konusunda bilgi edindiler.Kariyer fırsatlarını keşfetti ve diğer ülkelerden gelen yetenekli öğrencilerle bağlantı kurdular. Türkiye Novartis’e gelince topraklarımızdaki 4 tesisinde 2.200 kişi çalışıyor. 100 ülkeye yaptığı ihracatla ilaçta ihracat şampiyonu. Ülkemizdeki uluslararası ilaç firmalarının yaptığı Ar-Ge yatırımının % 25’i Novartis Türkiye’nin ve İÜ’de 2011’den bu yana İlaç Araştırma Birimi’yle işbirliği yapıyor. Dönüşüm tamam ama nereye kadar?Teknolojinin, işin uzmanlarının anlayacağı bir teknik, bir de günlük hayatın içine yansıyan iki yüzü var. Teknoloji teknik adamların işi deyip her zaman ikinci yüzüne bakmışımdır. Bu nedenle de bilişim teknolojisinin insan yaşamına dokunan, onun hayatını nasıl etkileyeceği, geleceğin iş dünyasını nasıl şekillendireceği ilgimi çeker. Bilişim teknolojileri akıl almaz hızla gelişiyor, öncüler tarafından kullanılıyorken bu değişime sırt çevirenlerle, hele bir gelişsin kullanırız diyenler “dönüşüm devam ediyor” mazeretine sığınıyor. Ancak bu arada dönüşümünü tamamlayıp uyum sağlayanlar geridekilere nal toplatıyor. Kaldı ki teknoloji dediğiniz şey de bir yerde durmuyor. “Tamam, en yeni teknolojiyi şirketimize taşıdık!” dediğiniz anda bile bir başka buluş önünüze konuyor. Kullanmazsanız, almazsanız sisteminiz aksıyor hatta duruyor. Moda deyimle bundan böyle “sürdürülebilir uyuma” hazır olmalısınız. Bu yıl 8’incisi düzenlenecek olan İnteraktif Pazarlama Zirvesi’nde de dönüşümün tamamlanması şirketlerin yeni teknolojilere uyum sağlaması konuşulacak. 12 Eylül’de Swiss Otel’de yapılacak olan konferansta uzman yabancı konuşmacıların yanı sıra öncü Türk şirketlerinin çalışmaları gösterilecek. Türk’ün aklı gözünde ya bana göre şirket deneyimlerinin anlatımı, teknolojiye mesafeli bakan şirketlere ve yöneticilerine katma değer yaratacak. Zirvenin ayrıntıları için www.ipz2013.com adresine bir göz atabilirsiniz.
↧