Quantcast
Channel: ZAMAN-YAZARLAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Etyen Mahçupyan - Medyada kalite ve piyasa

$
0
0
Basın alanında yaşananlar Türkiye’de muhalefetin alanının giderek sıkıştığının da göstergesi.Mesele işini kaybeden gazetecilerin sayısı değil. Çünkü bu olaylarda tahminin aksine iktidarın dahli ancak dolaylı. Esas karar medya yönetimlerine ait ve patronlar hükümetle ilişkilerin ima ettiğini sandıkları ‘doğru’ tutumla, kendi öznel tercihlerini harmanlayıp müdanaasız bir biçimde hayata geçiriyorlar. Öte yandan atılan bazı gazetecilerin tutumunun da kabul edilebilir olmadığını teslim etmekte yarar var. Basın özgürlüğü gazeteciyi patronaj karşısında koruması gereken bir değerse, gazetecinin iş ahlakının da çalıştığı kuruma karşı sorumluluğu ifade eden bir değer olduğu unutulmamalı. Kahramanlaşma sevdasının son dönemde bazı gazeteciler için çok cazip hale geldiğini göz ardı edemeyiz...Ama bütün bunlar AKP iktidarının tutumunda yanlışlar olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Söz konusu yanlış, basının hareket alanı üzerinde psikolojik bir baskı yaratılması ve medyanın otosansüre veya direnişe itilmesidir. Hükümet ‘onlar da gazeteciliğe sahip çıksınlar’ diyebilir, ancak eğer bu denli kırılgan bir basına sahipseniz, hükümetin gücünün bir süre sonra o basını ya tümüyle edilgen kılacağını ya da militan bir muhalifliğe iteceğini öngörmeniz gerekir. İlk bakışta bu durumun hükümet açısından rahatlatıcı olacağı öne sürülebilir... Ne var ki böyle bir süreç medyayı kadük ederek demokratik ortamın iğdiş edilmesine kadar gidebilir. Bu ise ancak demokratik bir ortamda iktidar olabilecek ve kendi meşruiyetini demokrasi üzerinden perçinleyebilecek AKP gibi bir siyasi harekete pek yaramayacaktır.Medyanın alanının daralması sonuçta medya organları içinde hükümet yanlılarının oranını artırsa da, bundan kazançlı çıkan iktidar olmaz. Çünkü ürün kalitesizse bu alanda belirleyici olan taleptir... Yani ortada gerçek anlamda nesnel ve namuslu bir gazetecilik kalmazsa, kimin hangi gazeteyi satın alacağı veya hangi televizyon kanalını izleyeceği, söz konusu gazete ve televizyonların sayısına ve içeriklerine bağlı olmaktan çıkar. Ürünün kalitesizleşmesi aslında onun ideolojikleşmesidir ve tüketici de bu duruma kendisini yeniden kurgulayarak, kısacası ideolojikleştirerek cevap verir. Kalitesizlik ve düzeysizliği bir veri olarak alıp siyaseti onun içinde aradığınızda, bir tüketicinin baktığı şey artık güvenilir haber veya gerçekçi analiz değil, ideolojik olarak duymak istediğini duymaktan ibarettir. Dolayısıyla tüketicinin ideolojik arayışı aslında psikolojik bir ihtiyacın da cevabı haline gelmiştir. Eğer iktidarlar medya üzerinde psikolojik baskı kurarak onun ideolojik alanını daraltmaya giderlerse, karşılığında ortaya daha ‘iyi’ bir medya çıkmayacağı gibi, yandaş tüketici sayısında da bir artış yaşanmayacak, hatta muhtemelen tam tersine karşıt ideolojideki cenahın ideolojik konsolidasyonuna hizmet edilmiş olacaktır. Sözcü gazetesi bu açıdan ele alınması ve incelenmesi gereken başarılı bir gazetecilik fenomeni olarak önümüzde duruyor. Henüz birkaç yıl önce otuz binli rakamlarda dolaşan bir gazete bugün dört yüz bin seviyesine gelmişse, bunun apaçık ve güçlü bir nedeninin olması gerek. Bu nedenin ‘kalite ve düzey’ olmadığı ise çok açık... Aksine bu gazetenin özellikle saldırgan ve ideolojik bir dil kullandığı, konuları basitleştirdiği, olayları yüzeyselleştirerek okuyucuya sunduğu görülüyor. (Haksızlık etmeyelim ve bu gazetenin siyasi olmayan sayfalarının diğer gazetelerden bazen daha iyi olduğu gerçeğini de bu arada teslim edelim). Nitekim tirajdaki patlamanın asıl nedeni de muhtemelen gazetenin tüketiciye sunduğu bu ideolojik ‘dozaj’. Hükümetin siyasi alanı medya üzerinden sıkıştırmasının sonucu olarak, laik kesimdeki AKP karşıtı okuyucunun tatmin olabileceği, okuyunca ‘oh’ çekebileceği başka bir yayın organı neredeyse kalmamış gibi. Sözcü gazetesi haber almak, olan biteni öğrenmek amacından ziyade, laik kesimin psikolojik ihtiyacının ideolojik olarak tatmin edilmesine hizmet ediyor.Belki de böylece üretilen kutuplaşmanın kısa vadede hükümete de bir getirisi vardır. Ama sonuçta medyada kalıcı olabilecek bir hasar yaratılıyor ve demokrasi önündeki direncin toplumsallaşmasına ve tahkim edilmesine neden olunabiliyor. Oysa eğer ürün kaliteli olabilirse, piyasayı belirleyecek olan arzdır... Bugün Türkiye’de yaşanmakta olan ‘sosyal melezleşme’ ne yazık ki siyasi ayrışmanın altında boğuluyor. Eğer medya özgürleşir ve kendi içinden bir kalite arayışı üretebilirse, bugünkü yapının alabora olması muhtemel. Bu ise kim demokrasiden yana ise ona yarayacaktır...

Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue