![]()
Türkiye’yi çok seviyorum. Türk insanını, Türkiye’nin doğasını, Türkiye’nin içindeki kültürel renkliliği, küçük girişimcilerin açıp işlettiği yüz binlerce küçük dükkânı ve restoranı, farklı coğrafî bölgelere gittiğimizde karşılaştığımız yerel mutfakları çok seviyorum.Ege’nin zeytinyağlıları, Karadeniz’in pide ve balığını, Güneydoğu’nun kebaplarını ayrı ayrı seviyorum. İstanbul’a ise hem âşık hem de hayranım; 15 milyon kişinin yaşadığı bu şehirde tüm trafiğe ve kalabalığa rağmen insanların her gün işlerine zamanında gitmesi, akşam da evlerine dönebilmesi muhteşem bir şey. İstanbul, mukayeseli olarak dünyanın en muhteşem şehri. Şehrin 30’a yakın ilçesi, her ilçede başka bir manzara ve atmosfer sunuyor. Kadıköy Çarşısı, Sultanahmet’e, Çamlıca Tepesi Bebek’e; Salacak sahili İstiklal Caddesi’ne benzemiyor. Poyrazköy Süleymaniye’ye, Florya Adalar’a benzemiyor. Daha önce yaşadığım ve gezdiğim hiçbir Avrupa, Kuzey Amerika şehri İstanbul’la şehirdeki atmosfer çeşitliliği açısından yarışamaz. Yazılarımda sıkça yurtdışında gıpta ettiğim unsurlardan örnekler veriyorum, beni yabancı hayranı zannedenler var. Türkiye’nin bir numaralı hayranıyım; ama bizde olmayan güzelliklerin de Türkiye’de olmasını temenni ediyor ve bunlara dikkat çekmek istiyorum. Bir Türk’ün İstanbul Üniversitesi’nde okuması onu sıra dışı yapmaz; bir Kanadalının da York Üniversitesi’nde okuması onu sıra dışı yapmaz. Ama tersi, Kanadalının İstanbul Üniversitesi’nde okuması, Türk’ün de York Üniversitesi’nde okuması onu sıra dışı yapar. Çünkü her ikisi de başka bir kültür gördüğünde kendi kültürüyle kıyaslamalar yapar ve düşünmeye başlar. Onun için yabancı kültürler bizi hem düşündürür hem de farkındalıklarımızı artırır.Değerli bir işadamıyla yaptığım sohbette, profesyonel bir yönetici dostunun tavsiyesiyle çocuğunu üniversiteyi Türkiye’de, mastırı ise yurtdışında yaptırmayı düşündüğünü öğrendim. Daha önce yazdığım gibi bana göre çocuğu lise ve üniversitede yurtdışında okutmak, çocuğun kendi ayaklarının üstünde durması, uluslararası bir zihniyete sahip olması açısından çok daha faydalı. Türkiye’de okuyan çocuğun Türk arkadaşları olur ve ileride Türkiye’de iş yaparlar; yurtdışında okuyan çocuğun o ülkeden arkadaşları olur ve ileride uluslararası iş yaparlar.Türkiye’ye dönmeden önce New York ve New Jersey’deki Türk okullarını ziyaret ettim. Brooklyn’deki Amity School, çağdaş eğitim vizyonuyla New York şehrinde eğitim konusunda liderliğe talip. Bu okuldan sonra yeni kampüsüne yerleşen Pioneer Academy’yi (www.pioneeracademy.org) aile dostumuz Mehmet Durmuş ile birlikte görünce çok etkilendiğimizi paylaşmak isterim. New York ve New Jersey dolaylarına giden her Türk, muhteşem bir okul olan Pioneer Academy’yi mutlaka görmeli. Çevresi tamamen ormanlarla kaplı, olağanüstü modern ve göz alıcı bir okul binası var. Yanı başında golf sahası olan, her türlü spor imkânının bulunduğu 5 yıldızlı otellerin ve ünlü üniversitelerin binalarının zor yarışabileceği bir okul Pioneer Academy. Öğrencilerini Amerikan üniversitelerine yerleştiren Pioneer Academy, diğer Türk okulları gibi akademik olarak çok başarılı.Son birkaç yazımda Türk okullarından söz edince Filipinler’deki bir Türk okulu da bana broşürlerini göndermiş. Fountain International Academy (www.hs.fis.edu.ph), Kuzey Amerika standartlarında bir eğitimi, üçte bir fiyatlarda Filipinler’de sunuyor. Kapanış sözü: Çocuklarımıza bırakabileceğimiz en büyük miras, mal mülk değil, iyi bir eğitimdir.