![]()
Zamana yayılmış haberlerde öncesi, esnasında ve sonrası diye bir fikri takip vardır. İstanbul 2020 de benim için öyle oldu. Adrenalin dolu 2 günü bakın nasıl yaşadım. Başlangıçta bu kadar heyecanlanacağımı tahmin etmemiştim, sonrasında ise ruhumu ortamın büyüsü sarıverdi.Buenos Aires’e gitmedenHiç programda yoktu Buenos Aires’e gelmek. Davet alınca bu tarihi ana tanıklık etmek gerekdeyip 2 günlüğüne spor habercileriyle birlikte Arjantin’e geldim. Oylamayı kazanmak elbette çok önemli, ancak 5’incisinde sahnede sunum yapma aşamasına gelmiş olmak daha da önemli. Bundan önceki olimpiyat çabalarımızın sadece girişim aşamasında kaldığını ise 2020’ye hazırlanırken öğreniyorum.Orada sunumları izlerkenSunumlar teker teker bitiyor. Güçlü ve zayıf yönlerini tartışıyor her üç şehirden de gelen gazeteciler. Japonlar ise sürekli yorumlarımızı alıyor.İlk sunum İstanbul’un. İyi hazırlanılmış. Bu kez farklı argümanlar öne sürülmüş. Genç nüfusun enerjisini, ilk kez bir Müslüman ülkede olimpiyatın yapılıyor olmasının Türkiye’nin doğusundaki coğrafyada da olumlu bir izlenim doğuracağını ve daha da önemlisi IOC’un hedefleriyle Türkiye’nin altyapıya yönelik stratejik hedeflerinin birebir örtüştüğü ifade ediliyor.Her şehir sunumunu bitirdikten sonra bir basın toplantısı düzenliyor. Başbakan Erdoğan 16 saatlik uçuş sonrasında çıktığı sunumda bayrağı dik tutuyorsa da basın toplantısına katılmıyor. İki bakan, Ali Babacan ve Suat Kılıç Başbakan’ın boşluğunu doldurmaya çalışıyor.Medya merkezinde 700 sandalye var, tamamı dolu. Toplamda bin kadar haberci mecralarına en hızlı haberi ulaştırma gayretinde. Sunumlar tamamlandı, oylamayı beklemek çok stresli. Dışarıda hiç tanımadığım bir yağmur şiddeti. Dışarı çıkmak mümkün değil.Bekliyoruz. Beklemek işin en zor yanı.Kör düğüm oldukİlk turu geçtik. Şimdi şansımız daha çok diyor bu işe aklı yatanlar. Heyecan dorukta.SonrasındaYüreğimiz gümbür gümbür. Sonuç açıklanıyor, ‘Tokyo’ diyor başkan. Vuslat bir başka bahara mı kaldı, yoksa toptan mı unutacağız olimpiyatları. Çünkü böylesine topyekun bir ivme bir kez daha yakalanabilir mi?Reklam bombardımanına dayanma katsayınız nedir?Şimdiye değin bildiğimiz geleneksel mecralardan size ulaşan binlerce mesajdan söz etmiyorum. Sözünü ettiğim hiç farkında olmadan bulunduğunuz ortamda hem de inisiyatifiniz olmadan reklamın bir parçası olmanız. Görünüyor ki hal ve gidiş bu yöne doğru. Sözü edilen reklam türüne şimdilik Ambient/ ortam reklamları diyelim. Yürüyen merdivenler, elektrik direkleri, güvenlik bariyerleri, çim zeminler, asansör kapılarına artık alıştık, ya oturduğunuz bankta bacağınıza çıkan izlere ne demeli! Ambient reklam, reklam mecrası olmayan bir ortamı, tüketiciyle iletişim kurulabilecek sürprizli bir reklam mecrasına dönüştürmeye deniyor. Yenilikçi ve hayal gücüne dayalı olduğundan sınırsız uygulaması olabilir. Tek sınır reklama maruz kalanların tolerans katsayısı. Belki de bundan ötürü bizde henüz istenilen ölçüde kullanılamıyor. Elbette maliyetli de… Türkiye’de bugüne kadar ambient proje olarak yalnızca kreatif billboardlardaki üç boyutlu çalışmalardan söz edilebilir. Ancak bilelim ki bundan böyle yeni gelenleri ‘ambient’ ile yakalamak mümkün olacak. Şimdi ambient’i konuşmaya başladıysak eli kulağındadır. Bekleyelim bakalım bizi hangi sürprizler bekliyor.Herkes yaz rehavetindeyken o mağaza üstüne mağaza açtı“Fasonla Türk tekstili bir yere gelemez. Bu nedenle zoru seçtik, kendi markamızla daha önce hiçbir Türk markasının gitmediği ülkelere mağaza açtık. Turquality için henüz girişimde bulunmadık. Doğru zamanda doğru girişimlerde bulunmak gerek. Onun da zamanı var.” diyor Süvari erkek giyimin Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Coşkun. Ve bir önceki gece Azerbeycan’dan döndüğünü, yaz ve Ramazan’ın rehavetine kapılmadıklarını anlatıyor. “Doğal olarak bir duraksama oluyor. Böyle zamanlarda yurtdışı yatırımları için hazırlanıyoruz.” diyor. An itibarıyla Süvari satan 113 mağaza hizmet veriyorsa da yıl sonuna kadar 120’ye çıkacağını söylüyor Coşkun. Hedef ise büyük. 2014 yılı itibarıyla 135, 2017’de yüzde 70’i yurtdışında olan 300 sayısına ulaşmak. 170 milyon TL’lik 2013 hedefine koşan Süvari markasının son 10 yılı yurtdışına ağırlık vererek geçen 16 yıllık tarihinde büyüme stratejisini, Ahmet Coşkun ve şirketin Genel Müdürü de olan kardeşi Fatih Coşkun ile birlikte nasıl planlamış?Fasonculuk rahatlık tuzağına düşmektir, derhal çıkın- Büyüme stratejilerini çok önceden kılı kırk yararak hazırlamış. Fırsat var diyerek herkesin gittiği yere gitmemiş, gereksiz heyecana kapılmamış.- İvme kaybeden oturmuş pazarlarda boşa kürek sallamamak için oralara ya hiç gitmemiş ya da hemen çıkmış. Mısır için hazırlanmış ama beklemeye karar vermiş. - Gelişen pazarları dikkatle incelemiş ve her yıl iki yeni ülkeye giriş yapmış. Polonya Süvari’nin en yeni ülkesi.- Tasarımları göz dolduran yeni ürünler yaparken fiyatlarını makul tutup B ve C segmentini sahiplenmiş.- Süvari yenilikçi bir marka olarak kendini konumlarken, ayrıntıları ile ve beklenmedik anda fiyatla birlikte tüketicisini şaşırtmış.- İletişimi hiç ihmal etmemiş. Şimdilerde “Join the life/Hayata karış” mottosuyla pazara sunacağı çok ilginç bir koleksiyon hazırlıyor.- Business Casual. Bu ne demek, bir gün içinde pek çok yerde bulunmak durumunda kalan beyefendiler için küçücük dokunuşlarla ortama uygun giysilere dönüşen bir can kurtaran olmak. Keşke kadın versiyonu da olsa dediğim giysilerin çok şık olduğunu fikrin de özgün olduğundan da yola çıkarak söylemeliyim.