Arif Akpınar Bey’in yazıp gönderdiği bir kurban hatırasını aynen takdim ediyorum:Yıl 1993... Kurban derisini sadece THK’nın toplayabileceği gürültüsünün olduğu yıllar. Giresun’da Seyyid Vakkas Öğrenci Yurdu için kurban derisi toplanacaktır. O günlerde vakfın gündeminde bir de kolej yapma düşüncesi vardır, ancak bir türlü arsa bulunamaz. Bulunan arsalara da güç yetmez.İkişer üçer kişilik gruplar halinde kurban derisi toplanmaya çıkılır. Doktor Hasan ve bir edebiyat öğretmeni, arabalarına binip Aksu Deresi’nin kenarındaki mahalleleri dolaşmaya başlarlar. Öğleye kadar dolaşırlar ancak gündemin gürültüsünden etkilenen ahali derilerini vermezler.‘Hiç olmaza birkaç deri buluruz’ düşüncesiyle kendilerine düşen mahalleyi bırakarak Dereli ilçesine giderler. Ancak oradan da elleri boş dönerler. Yeniden şehre gelerek aynı mahalleyi son bir umutla bir kez daha dolaşmak isterler. Sağa sola koştururlar ancak nafile! Yorulmuşlar ve susamışlardır.Evinin önündeki ağaca kurbanını asmış, yüzmekte olan birini görürler. Adam, kurbanının birini kesmiş ikincisi için çırpınıp durmaktadır. Hemen yanında da bir bidon su vardır. Yanına varıp bayramını kutlar, kurbanının derisini vakıf adına talep ederler. Karşısındakilerin kravatlı, düzgün giyimli olmasından dolayı önce iyi karşılar. Bilmediği bir vakıf adına topladıklarını görünce kim bilir kaç kişiyi başından savmış olacak ki yüzünü çevirir. “Ben deriyi söz verdim!” der.“Suyunuzdan biraz içebilir miyiz?” diye sorduklarında, işine devam ederek “Buyrun için.’’ der adam. Adamın bocaladığını görünce kollarını sıvayıp yerdeki bıçakları alarak yardım etmeye dururlar. Adam, yardımı reddeder. “Tamam bey amca, deri falan istemiyoruz. Suyunu içtik, müsaade et yardım edelim, sen bu işte zorlanıyorsun.’’ diyerek, hayvanın derisini birkaç dakikada yüzerler. Adam şaşırır. “Yahu siz kimsiniz böyle elbiseli kravatlı, kasap gibisiniz maşallah!” der.“Ben edebiyat öğretmeniyim.” diyene inanmaz adam. “Yahu bayram günü öğretmenin deriyle ne işi olur?” Çıkarır, öğretmen kimliğini gösterir. Adamın şaşkınlığı biraz daha artar. Diğerine döner. “Siz de mi öğretmensiniz?” der.“Yok, der, ben Dereli ilçesinin devlet hastanesinin başhekimiyim.’’ der.Adam, elini başının üstüne kadar kaldırır. “Hadi be yahu benimle eğleniyorsunuz siz!” der. Doktor da kimliğini çıkarınca adam küçük dilini yutacak gibi olur.“Yahu, bir doktorla bir edebiyat öğretmeni bayram günü çoluğuyla çocuğuyla olmuyor da deri topluyor, bu nasıl iştir! Bu vakıf nerde biraz bahsetseniz.” der.Adamı vakfa davet ederler. İkna olmuş, etkilenmiştir. O günden sonra vakfın ‘İlyas Amca’sı olur adam. Kurban derisini vermeyen İlyas Amca, bir zaman sonra vakfa arsasını bağışlar. Kurban kesilen o ağacın yerinde şimdi bir kolej yükselmektedir.
↧