Bu hafta dünya liderleri BM Genel Kurulu için New York’ta toplanıyor. Aralarında yeni İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de var ve bunun, dikkat çekmeksizin geçecek bir ziyaret olmayacağına dair her türlü alamet belirdi.Birkaç ay önce seçilmesinden beri, Ruhani, sertlik yanlısı selefi Ahmedinejad’dan farklı olduğunu göstermek için elinden geleni yaptı. Ilımlı, Amerikan eğitimli diplomat Muhammed Cevad Zarif’i dışişleri bakanlığına getiren Ruhani, daha da cesur bir adım atarak, İran’ın şahin güvenlik yetkililerinden bazısını devre dışı bıraktı ve tartışmalı nükleer planlarıyla ilgili müzakereleri yönetme görevini Zarif’e emanet etti. Cezbetme taarruzunun bir parçası olarak, hem Ruhani hem de Zarif, dünyanın geri kalanıyla iletişim kurmak için Twitter’ı aktif biçimde kullanıyor. Ruhani, geçen hafta Washington Post’ta bir makale yayımlayarak, diğer liderleri, nükleer program ve diğer ihtilaflı meseleler hakkında kendi deyimiyle “yapıcı diyaloğa” girmeye çağırdı. İyi niyet işareti olarak, önde gelen 12 siyasi mahkûmu serbest bıraktı ve pazartesi günü, New York’a hareketinden hemen önce, 2009’da muhalefete demir yumruk indirilmesi kapsamında tutuklanan 80 mahkûm daha salıverildi.Yeni cumhurbaşkanının Batı’ya elini uzatmasının ardında dini lider Hamaney’in desteğinin olması muhtemel gözüküyor. Geçen hafta Hamaney’in İran’ın müzakerelerde “kahramanca esneklik” göstereceğini söylemesi, çoğu İran uzmanınca, Ruhani’nin dünyayla ilişkileri düzeltme çabasına destek işareti olarak yorumlandı. Hamaney’in son müdahalesi, İranlı gazeteci ve muhalif Ekber Genci’nin bu ayki Foreign Affairs’te büyüleyici biçimde çizdiği İran dini liderinin portresini doğrular nitelikte. Genci, yıllardır yaptığı konuşmalara dayanarak, Hamaney’in ‘Batı’ hakkında kesin ideolojik mefhumlardan uzaklaştığı ve ABD’yi “canavar mutlak öteki” olarak değil de, Ortadoğu’da bir dizi başarısız askeri maceranın ardından rolüyle ilgili şüpheye düşen bölgesel oyuncu olarak görme noktasına geldiği çıkarımına varıyor.Christian Science Monitor’dan Scott Peterson’ın formüle ettiği üzere: “İran İslam Cumhuriyeti’nin 34 yıllık tarihinde, yetkililerinin, ABD ve dış dünya ile yeniden muhatap olmaya dair bu kadar az zamanda bu kadar çok işaret gönderdiği bir başka zaman olmamıştı.’’Hiç de şaşırtıcı olmayan biçimde, ABD’de Ruhani’nin tekliflerine ne karşılık verilmesi gerektiğine dair görüşler iki kampa bölünmüşe benziyor. Bazısı, Obama’nın İran ile diplomasinin derinlerine dalmamak için deli olması gerektiğini düşünüyor. Slate köşe yazarı Fred Kaplan’ın sözleriyle: “Eğer Ruhani iddia ettiği kişiyse –nükleer program ve ekonomik yaptırımlarla ilgili pazarlık yapmaya yetkisi olan (en azından sertlik yanlıları faturasını kesene dek) İranlı bir ılımlı- bu hiçbir Batılı liderin es geçemeyeceği bir fırsattır. Hepsi katakulli olsa ya da mollalar ortaya çıkarak her türlü anlaşmayı hükümsüz kılacaksa bile, denemekten kimseye zarar gelmez. Aslına bakarsanız, işler kötü gider ve Batılı liderler daha sıkı yaptırımlar ya da askeri müdahaleyle karşılık vermeye kendilerini mecbur hissederlerse, en yapıcı yola bir şans vermelerinin ardından çok daha büyük meşruiyet zırhıyla bunlara kalkışabilirler. Her halükarda, oturduğumuz yerden kıpırdamadan, Ruhani’nin beyanatlarının potansiyel hakikatini ya da dışardan herkesin bilgisinin kısıtlı kaldığı İran siyasetinin doğasını tartışmanın kimseye faydası yok.’’Şüpheciler ise Ruhani’nin içerikte değil biçimde değişikliği temsil ettiğini ve ABD’nin tümüyle İran’ın elinde oyuncak olacağı uyarısı yapıyor. Diğerleri, oyunbozanların sayısının taş koyacak kadar fazla olmasından (İsrail, Suudi Arabistan, ABD Kongresi, İranlı sertlik yanlıları) ve dolayısıyla her türlü anlaşmanın eninde sonunda başarısızlığa uğramasından korkuyor.Bu haftanın sonunda Ruhani ile Zarif’in ne kadar ciddi olduklarını ve Washington ile diğer büyük oyuncuların ne tepki vereceğini öğrenmiş olacağız. Türkiye’ye, hem İran hem de ABD’yi dikkatle dinlemesi ve potansiyel yeni devinimi kullanarak kendi İran politikasını yeniden yoğurması tavsiye edilir. Zira son yıllarda tutarsızlaşan Ankara, 2009 ve 2010’da Tahran’a fazla yakınken, daha sonra İran ile Suriye’ye dair büyüyen anlaşmazlıkla kârlı ticari ilişkilerini birleştirmek için titrek elle çabalamaya kaydı. j.lagendijk@zaman.com.tr
↧