Dershane çok boyutlu, çok yönlü bir konu. Eğitim açısından, özel sektör veya teşebbüs hürriyeti çerçevesinden bakabilirsiniz. Bir iki gündür çok zengin analizler yayınlanmakta.Baştan belirteyim ben Ankara perspektifinden değerlendireceğim. Siyasete bakan yönüyle yorumlamaya çalışacağım. Her şeyden önce bir Ankara konusu çünkü.Dershanelerin bir ‘Türkiye gerçeği’ olduğu muhakkak. Zorlama, dışarıdan yönlendirmeyle değil ‘ihtiyaçtan’ doğdu. Varlığını her geçen yıl büyüyerek sürdürdü. Sürekli kendini güncelleyen dinamik bir yapı. Okul gibi mecburi değil, isteğe bağlı. Takviyeye gereksinim duyan gider, okuldaki eğitimi yeterli gören gitmez. Dershanelerin kapatılması gündemde. Milli Eğitim Bakanlığı çalışmasını tamamladı. Yarın Bakanlar Kurulu’na gelecek. Ardından MYK toplantısında konuşulacak. Ve dershanelerin kaderi belirlenecek. Dershanelerin gündeme gelişi yeni değil. Hüseyin Çelik, Nimet Baş ve Ömer Dinçer’in Milli Eğitim Bakanlığı dönemlerinde ele alındı. En ciddi çalışma Dinçer zamanında yapıldı. Bürokratlar formül bulmak için çok uğraştı. Siyasi yönü de olduğu için AK Parti Genel Merkezi’nde bir komisyon kuruldu. Burada Hüseyin Çelik, Mehmet Ali Şahin gibi tecrübeli isimler çalıştı. Komisyon ilgili taraflarla konuştu, dünyadaki örnekleri inceledi. Sonra da bir rapor hazırladı. Ve MYK’da okundu. Raporda dershaneleri kapatmanın sakıncaları anlatıldı. Parti yeşil ışık yakmayınca konunun burada kapanacağı bekleniyordu.Kabinede revizyon oldu. Milli Eğitim Bakanı da değişenler arasındaydı. Koltuğun yeni sahibi Nabi Avcı biraz gönülsüz de olsa ‘dershanelerin kapatılmasını’ gündemine aldı. Bakanlık bürokratlarını yasal düzenleme için görevlendirdi. Meclis’in takvimi sıkışık olduğundan herkes gibi benim de tahminim yeni döneme kalacağı yönündeydi. AK Parti’nin etkin isimleri de konunun gündeme gelmeyeceğine inanıyordu. Meğer Müsteşarın başında bulunduğu bürokratlar sessiz sedasız çalışmayı tamamlamış. Yasal süreç için zaman kollanıyormuş. Taslak birkaç gün önce ortaya çıktı. İtirazlar çığ gibi. Tepkiler üzerine Bakanlık durumu ‘kapatma’ değil ‘dönüştürme’ kelimesiyle izah etmeye kalktı. Sonuç değişiyor mu? Hayır. Dershanelerin kapısına kilit vurulacak. Yasaklanacak yani. Kelime oyunu yapmak, eğitim reformu diye takdim etmek yersiz.‘3 Y ile mücadele’ AK Parti’nin değişmeyen politikasıydı. O Y’lerden birisi de ‘Yasaklar’dı. Hakkını teslim etmek gerekiyor 11 yıllık iktidarı süresince bu yolda çok mesafe aldı. Birçok yasağı kaldırdı. En son başörtüsü yasağı tarih oldu. Ülkeyi özgürleştiren bir siyasi iradenin dershaneleri yasaklamaya kalkmasının izahı güç. AK Parti’yi sürekli büyüten temel dinamikleriyle de örtüşmüyor. Yasaklar devletçi, vesayetçi partilerin politikası. AK Parti’nin değil. Dershaneleri eğitim sistemi içinde ‘sorun’ olarak görenler çıkabilir. Ama çözüm kesinlikle kanunla yasaklamak olamaz. Önce sebepleri ortadan kaldırmak gerekiyor, neticeyi değil. Ardından dershaneler kendini fesheder zaten. İhtiyaç devam ederken kapatmaya kalkmak sorunu bir iken bin yapar.Meselenin politik yönü de var. Siyasette çok kritik bir süreç başlamak üzere. Peş peşe üç seçim var. Sandığın şakası yok. 1 oy kazandırır veya kaybettirir. 2014 AK Parti’nin de Türkiye’nin de kader yılı. Özellikle de cumhurbaşkanlığı seçimi. AK Parti’ye ‘dershaneleri kapattığı’ için oy gelir mi? Ben ‘Evet, gelir’ diyene rastlamadım. Oy kaçar mı? Cevap için iki günlük tepkilere bakmak yeterli.AK Parti’nin dershane meselesini başta siyasi perspektif olmak üzere her açıdan değerlendireceğini düşünüyorum. Mesele sadece bir eğitim değil çünkü, ülkenin kaderi söz konusu... Açtığı derin yara kabuk bağlamaz. Bunu anlamak için biraz kulak kabartmak kâfi.
Dershane çok boyutlu, çok yönlü bir konu. Eğitim açısından, özel sektör veya teşebbüs hürriyeti çerçevesinden bakabilirsiniz. Bir iki gündür çok zengin analizler yayınlanmakta.Baştan belirteyim ben Ankara perspektifinden değerlendireceğim. Siyasete bakan yönüyle yorumlamaya çalışacağım. Her şeyden önce bir Ankara konusu çünkü.Dershanelerin bir ‘Türkiye gerçeği’ olduğu muhakkak. Zorlama, dışarıdan yönlendirmeyle değil ‘ihtiyaçtan’ doğdu. Varlığını her geçen yıl büyüyerek sürdürdü. Sürekli kendini güncelleyen dinamik bir yapı. Okul gibi mecburi değil, isteğe bağlı. Takviyeye gereksinim duyan gider, okuldaki eğitimi yeterli gören gitmez. Dershanelerin kapatılması gündemde. Milli Eğitim Bakanlığı çalışmasını tamamladı. Yarın Bakanlar Kurulu’na gelecek. Ardından MYK toplantısında konuşulacak. Ve dershanelerin kaderi belirlenecek. Dershanelerin gündeme gelişi yeni değil. Hüseyin Çelik, Nimet Baş ve Ömer Dinçer’in Milli Eğitim Bakanlığı dönemlerinde ele alındı. En ciddi çalışma Dinçer zamanında yapıldı. Bürokratlar formül bulmak için çok uğraştı. Siyasi yönü de olduğu için AK Parti Genel Merkezi’nde bir komisyon kuruldu. Burada Hüseyin Çelik, Mehmet Ali Şahin gibi tecrübeli isimler çalıştı. Komisyon ilgili taraflarla konuştu, dünyadaki örnekleri inceledi. Sonra da bir rapor hazırladı. Ve MYK’da okundu. Raporda dershaneleri kapatmanın sakıncaları anlatıldı. Parti yeşil ışık yakmayınca konunun burada kapanacağı bekleniyordu.Kabinede revizyon oldu. Milli Eğitim Bakanı da değişenler arasındaydı. Koltuğun yeni sahibi Nabi Avcı biraz gönülsüz de olsa ‘dershanelerin kapatılmasını’ gündemine aldı. Bakanlık bürokratlarını yasal düzenleme için görevlendirdi. Meclis’in takvimi sıkışık olduğundan herkes gibi benim de tahminim yeni döneme kalacağı yönündeydi. AK Parti’nin etkin isimleri de konunun gündeme gelmeyeceğine inanıyordu. Meğer Müsteşarın başında bulunduğu bürokratlar sessiz sedasız çalışmayı tamamlamış. Yasal süreç için zaman kollanıyormuş. Taslak birkaç gün önce ortaya çıktı. İtirazlar çığ gibi. Tepkiler üzerine Bakanlık durumu ‘kapatma’ değil ‘dönüştürme’ kelimesiyle izah etmeye kalktı. Sonuç değişiyor mu? Hayır. Dershanelerin kapısına kilit vurulacak. Yasaklanacak yani. Kelime oyunu yapmak, eğitim reformu diye takdim etmek yersiz.‘3 Y ile mücadele’ AK Parti’nin değişmeyen politikasıydı. O Y’lerden birisi de ‘Yasaklar’dı. Hakkını teslim etmek gerekiyor 11 yıllık iktidarı süresince bu yolda çok mesafe aldı. Birçok yasağı kaldırdı. En son başörtüsü yasağı tarih oldu. Ülkeyi özgürleştiren bir siyasi iradenin dershaneleri yasaklamaya kalkmasının izahı güç. AK Parti’yi sürekli büyüten temel dinamikleriyle de örtüşmüyor. Yasaklar devletçi, vesayetçi partilerin politikası. AK Parti’nin değil. Dershaneleri eğitim sistemi içinde ‘sorun’ olarak görenler çıkabilir. Ama çözüm kesinlikle kanunla yasaklamak olamaz. Önce sebepleri ortadan kaldırmak gerekiyor, neticeyi değil. Ardından dershaneler kendini fesheder zaten. İhtiyaç devam ederken kapatmaya kalkmak sorunu bir iken bin yapar.Meselenin politik yönü de var. Siyasette çok kritik bir süreç başlamak üzere. Peş peşe üç seçim var. Sandığın şakası yok. 1 oy kazandırır veya kaybettirir. 2014 AK Parti’nin de Türkiye’nin de kader yılı. Özellikle de cumhurbaşkanlığı seçimi. AK Parti’ye ‘dershaneleri kapattığı’ için oy gelir mi? Ben ‘Evet, gelir’ diyene rastlamadım. Oy kaçar mı? Cevap için iki günlük tepkilere bakmak yeterli.AK Parti’nin dershane meselesini başta siyasi perspektif olmak üzere her açıdan değerlendireceğini düşünüyorum. Mesele sadece bir eğitim değil çünkü, ülkenin kaderi söz konusu... Açtığı derin yara kabuk bağlamaz. Bunu anlamak için biraz kulak kabartmak kâfi.