Başbakan Tayyip Erdoğan’ın önceki akşam steril ekranda yaptığı açıklamalar konunun eğitimde reform perspektifinden ele alınmadığının bizzat kendisi tarafından itirafıydı.Dershaneleri gece yarısı kapatma girişimini Zaman manşete taşıdığında; ‘yalan’, ‘provokatif’ yaftaları dünün Molla Kasım’ı bugünün muvazzaf Eğitim Bakanı Nabi Avcı, müsteşarı ve danışmanlar tarafından dolaşıma sürülmüştü. “Kararını çoktan verdik, dershaneler kapatılacak.” meyanındaki sözler, Sayın Başbakan’ın kamuoyundaki itirazları dikkate almayacağı, hatta AK Parti’nin içinde yükselen itidal çağrılarına kulak asmayacağı manasına gelmiyor mu? Bu sözlerle pazartesi Bakanlar Kurulu toplantısından sonra “taraflar dinlenerek konu yeniden ele alınacak” açıklamasını yapan yardımcısı Bülent Arınç’ı yine tekzip etmedi mi? Daha geçen hafta “talebe evleri ile alakalı yasal düzenleme yok” diyen Arınç, “yüreğinizi serin tutun” tesellisine 48 saatlik ömür biçilmesine bu sefer de “kum torbası değilim” cevabını mı verecek?Kapatma kararı böyle mi alındı? Bakanlar Kurulu üyeleri bile haberdar olmadan emri vaki ile 100 bin insan işsiz kalacak. Milyonlarca veli ve talebe çok bilinmeyenli denklemin başında çatlayacak, bunun adı da gönül dilinden konuşmak olacak. Demokratik haklarını müdafaa edenleri Erdoğan’ın “karşı taraf” diye kategorize etmesi bu tartışmaların en acı hatırası olacak. Erdoğan’ın konteksi ile dost birlikler, bu talihsiz ve ayrıştırıcı üsluptan cesaret alarak “muharebede kurşun sayılmaz” derse şaşmamak lazım. Sayın Başbakan, danışmanlarına da iki çift söz söyleseydi keşke. Milletin vergileriyle orada işlerini yapmak için istihdam edilenler Başbakan’ın gönül dilinden nasiplenememiş. Öyle olsaydı oturdukları koltuklardan dershaneleri müdafaa edenleri vatan haini ilan etmezlerdi. Milyonları ağlak kampanya düzenlemekle suçlamazlardı. Hele hele dua gibi mukaddes değerleri alaya almaktan haya ederlerdi.Sayın Başbakan, teşebbüs hürriyetine belediyenin yapı ruhsatına karıştığı gibi müdahale edilebileceğini söylerken Anayasa’nın sunduğu mülkiyet hakkı ile bunun kullanılma esaslarını birbirine karıştırdı. Türkiye hukuk devleti ise kimin ne iş yapacağına hükümet karar veremez. Teşvik gibi şık ambalajla yutturulmaya çalışılan kapatma planı yargıdan döner.Müteşebbisin ikna olduğunu farz edelim. Dershaneler kolejleşti. Kontenjanlarının yüzde 40’ı boş olduğu halde mevcut özel okulları desteklemeyen hükümet, yenileri hangi Anayasa ilkesi ile ödenek yağmuruna tutacak? Buraya öğrenci seçimi hangi kriterlerle yapılacak? Herkesin vergileri ile toplanan paralar sınırlı sayıda öğrencinin özel okula gitmesi için nasıl harcanacak? 20 bin TL’yi bulan yıllık okul ücretinin tamamı mı, yoksa sembolik tutarda mı destek verilecek? Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek devletin bilançosuna en iyi sizler vâkıfsınız. Söyler misiniz; senede 40 milyar TL açık veren bütçemiz, fırsat eşitliğini ortadan kaldıracak, hukuki veçheden mahrum bu teşvikleri kaldırabilecek mi? Madem bütçede kaynak gani önce devlet okullarına temizlik görevlisi, boş geçen derslere öğretmen atayın.Benimki de lüzumsuzluk. Üç kişinin bildiği taslağın ortalığa saçılmasıyla konudan haberdar olmuş bakanlardan makul izahat bekliyorum. Kapatmaya karşı çıkan işadamları telefonla aranıp haşlanırken, bazı gazete ve TV’lere gözdağı verilirken teşebbüs hürriyetinden bahsediyorum. Aç adama baklava ikram etmek gibi... İleri demokraside sesin gür ya da cılız çıkmasına değil haklı olup olmadığına kulak verilse de Sayın Başbakan “boşuna nefes tüketmeyin” dedi ve nokta koydu. Karar verilmiş: Vekillerin reyi ipotek altında. Kalkmış normali tarif ediyorum. Yeni normal, anormal. Biz yine de ümitvarız. Haksız hukuksuz kapatma girişimine halkın nabzını tutan, ehli vicdan, hamiyetperver milletvekilleri engel olacaktır.
↧