Açıkça söylemek gerekir ki Türkiye piyasaları son yıllarda hiç bu kadar ABD’ye odaklanmamıştı.Türkiye kendi hikâyesiyle hareket ederek pozitif bir ayrışım sürecine girmişti. Döndük dolaştık yine parasal genişleme ve etkilerini bekliyor duruma düştük. Geçen haftaki analizde, Türkiye’ye olumlu bakan kredi derecelendirme kuruluşlarının 2012 yılının sonlarında aynı görüşü muhafaza etmediklerini dile getirmiştim. Aslında Türkiye ekonomisi dengelerinde çok önemli değişiklikler olmamasına rağmen ‘sıfırcı hocalar’ yavaş yavaş nazlanma dönemine girmeye başladı. Zira parasal bolluğu oluşturan sebepler yavaş yavaş kalkacak ve para ana vatanına dönecek ama nasıl? Yıllardır Türkiye’ye yatırım yapan yabancı yatırımcılar bu dönemlerde gerek kâr payı gerekse hisse getirisi açısından oldukça verimli bir süreç yaşadı. 2008 yılında başlayan, ABD ve sonrasında yaşanan Avrupa krizleri sırasında Türkiye onlar için vazgeçilmez bir kazanç alanı oldu. Ama Çin piyasalarından ve diğer gelişmekte olan piyasalardan aynı randımanı alamadılar. Çin, Rusya ve Brezilya gibi diğer piyasalar zaten bir süredir yabancı ilgisinden uzak hareket ederek adeta kriz sonrası yerinde saymışlardı. Türkiye kendine has bazı beklenti ve gelişmelerle öne çıkarak mayıs ayı sonuna kadar birçok rekoru kırmayı başarmıştı. Ancak son beş aydır sürekli olarak Amerika Merkez Bankası’nın (FED) tutumu, ABD istihdam verileri ve tahvil alım miktarında azalma konusu öne çıkmış durumda. Adeta bir patinaj durumu hakim. Ne İran-ABD yaklaşması ne de yaklaşan yerel seçimler bir beklenti oluşturmadı. Bu hafta içinde açıklanacak veriler bu yüzden çok önemli. 18 Aralık’taki FED kararı öncesi açıklanacak istihdam verileri bu hafta piyasalarda fırtınalar koparmaya aday. Eğer beklentilerin üstünde bir istihdam oluşur ve işsizlik oranı yüzde 7 ve altına gerilerse Türkiye başta olmak üzere gelişmekte olan piyasalar 18 Aralık’taki kararı beklemeden ciddi kayıplar yaşayabilir. Beklenti yüksek tutulmazsa olacağı budur. Bu açıdan çarşamba ve cuma günü yatırımcıların diken üstünde olacağı tarihlerdir. Açıkçası bu almaya değer bir risk olmayabilir. Bu verilere karşı uyanık olmakta fayda var. Hem kurlardaki artışlar hem de İran-ABD yakınlaşmasına rağmen bir türlü düşmeyen petrol fiyatları ekonomide ciddi kayıplara yol açıyor. Basit bir hesapla 2013 yılı başından bu yana yüzde 15 yükselen dolar ve yüzde 10 yükselen petrol fiyatları asıl enflasyonu yüzde 25’e taşımış durumda. Yaklaşan seçimler dolayısıyla Türkiye sıkı takip altında. Eğer seçim ekonomisi uygulanırsa, Türkiye’nin mevcut notu riske girebilir. Bu süreci iyi yönetmek gerekiyor. Piyasalar için söylenebilecek şeyler önümüzdeki hafta sonundan itibaren daha net ortaya çıkacaktır. Ama görünen o ki, artık para bolluğu ve savurganlığı dönemi sona eriyor. Herkesin ayağını yorganına göre uzatma devrine girmek üzereyiz.ABD istihdam verisine dikkat!Bu hafta içinde açıklanacak veriler özellikle Türkiye başta olmak üzere gelişmekte olan piyasalar için bir hayli önemli. Özellikle hafta içinde açıklanacak ABD özel sektör ve tarım dışı istihdam verilerinde muhtemel artışlar hem tahvil piyasasında yükselişe sebep olacak hem de borsaları olumsuz etkileyerek parasal bolluğun sonuna gelindiğine işaret edecek. Muhtemel beklenti üstü artışların FED aralık toplantısında bir tahvil azaltımına yol açacağı aşikâr. Özellikle ABD borsalarının rekor üstüne rekor kırması, istihdam piyasalarındaki iyileşmeler, bu yönde kuşkuların gerçekleşeceği yönünde fikirler veriyor. Bu yönde bir gelişme olması risk iştahı azaltıcı bir etken olur. Bu yüzden çarşamba ve cuma günü piyasalar şiddetli dalgalanmalara açık gözüküyor. Eğer veriler ve açıklamalar tahvil piyasalarını yukarı çevirir ise borsalarda şiddetli geri dönüşler yaşanır. Aksi durumda ise Türkiye borsası yeniden umutlanarak bir ay daha zaman kazanır. Dolar-lira paritesi bu süreçte 1,99-2,04 aralığında hareket ettikten sonra cuma günü muhtemel olumsuz haberlerde 2,1 lirayı test ederek yeni bir rekora gidebilir ya da 2 lira sınırında gevşek bir seyir izler. Her şey cuma günü ABD’den gelecek istihdam verisi ve işsizlik oranı verisine bağlı.
Açıkça söylemek gerekir ki Türkiye piyasaları son yıllarda hiç bu kadar ABD’ye odaklanmamıştı.Türkiye kendi hikâyesiyle hareket ederek pozitif bir ayrışım sürecine girmişti. Döndük dolaştık yine parasal genişleme ve etkilerini bekliyor duruma düştük. Geçen haftaki analizde, Türkiye’ye olumlu bakan kredi derecelendirme kuruluşlarının 2012 yılının sonlarında aynı görüşü muhafaza etmediklerini dile getirmiştim. Aslında Türkiye ekonomisi dengelerinde çok önemli değişiklikler olmamasına rağmen ‘sıfırcı hocalar’ yavaş yavaş nazlanma dönemine girmeye başladı. Zira parasal bolluğu oluşturan sebepler yavaş yavaş kalkacak ve para ana vatanına dönecek ama nasıl? Yıllardır Türkiye’ye yatırım yapan yabancı yatırımcılar bu dönemlerde gerek kâr payı gerekse hisse getirisi açısından oldukça verimli bir süreç yaşadı. 2008 yılında başlayan, ABD ve sonrasında yaşanan Avrupa krizleri sırasında Türkiye onlar için vazgeçilmez bir kazanç alanı oldu. Ama Çin piyasalarından ve diğer gelişmekte olan piyasalardan aynı randımanı alamadılar. Çin, Rusya ve Brezilya gibi diğer piyasalar zaten bir süredir yabancı ilgisinden uzak hareket ederek adeta kriz sonrası yerinde saymışlardı. Türkiye kendine has bazı beklenti ve gelişmelerle öne çıkarak mayıs ayı sonuna kadar birçok rekoru kırmayı başarmıştı. Ancak son beş aydır sürekli olarak Amerika Merkez Bankası’nın (FED) tutumu, ABD istihdam verileri ve tahvil alım miktarında azalma konusu öne çıkmış durumda. Adeta bir patinaj durumu hakim. Ne İran-ABD yaklaşması ne de yaklaşan yerel seçimler bir beklenti oluşturmadı. Bu hafta içinde açıklanacak veriler bu yüzden çok önemli. 18 Aralık’taki FED kararı öncesi açıklanacak istihdam verileri bu hafta piyasalarda fırtınalar koparmaya aday. Eğer beklentilerin üstünde bir istihdam oluşur ve işsizlik oranı yüzde 7 ve altına gerilerse Türkiye başta olmak üzere gelişmekte olan piyasalar 18 Aralık’taki kararı beklemeden ciddi kayıplar yaşayabilir. Beklenti yüksek tutulmazsa olacağı budur. Bu açıdan çarşamba ve cuma günü yatırımcıların diken üstünde olacağı tarihlerdir. Açıkçası bu almaya değer bir risk olmayabilir. Bu verilere karşı uyanık olmakta fayda var. Hem kurlardaki artışlar hem de İran-ABD yakınlaşmasına rağmen bir türlü düşmeyen petrol fiyatları ekonomide ciddi kayıplara yol açıyor. Basit bir hesapla 2013 yılı başından bu yana yüzde 15 yükselen dolar ve yüzde 10 yükselen petrol fiyatları asıl enflasyonu yüzde 25’e taşımış durumda. Yaklaşan seçimler dolayısıyla Türkiye sıkı takip altında. Eğer seçim ekonomisi uygulanırsa, Türkiye’nin mevcut notu riske girebilir. Bu süreci iyi yönetmek gerekiyor. Piyasalar için söylenebilecek şeyler önümüzdeki hafta sonundan itibaren daha net ortaya çıkacaktır. Ama görünen o ki, artık para bolluğu ve savurganlığı dönemi sona eriyor. Herkesin ayağını yorganına göre uzatma devrine girmek üzereyiz.ABD istihdam verisine dikkat!Bu hafta içinde açıklanacak veriler özellikle Türkiye başta olmak üzere gelişmekte olan piyasalar için bir hayli önemli. Özellikle hafta içinde açıklanacak ABD özel sektör ve tarım dışı istihdam verilerinde muhtemel artışlar hem tahvil piyasasında yükselişe sebep olacak hem de borsaları olumsuz etkileyerek parasal bolluğun sonuna gelindiğine işaret edecek. Muhtemel beklenti üstü artışların FED aralık toplantısında bir tahvil azaltımına yol açacağı aşikâr. Özellikle ABD borsalarının rekor üstüne rekor kırması, istihdam piyasalarındaki iyileşmeler, bu yönde kuşkuların gerçekleşeceği yönünde fikirler veriyor. Bu yönde bir gelişme olması risk iştahı azaltıcı bir etken olur. Bu yüzden çarşamba ve cuma günü piyasalar şiddetli dalgalanmalara açık gözüküyor. Eğer veriler ve açıklamalar tahvil piyasalarını yukarı çevirir ise borsalarda şiddetli geri dönüşler yaşanır. Aksi durumda ise Türkiye borsası yeniden umutlanarak bir ay daha zaman kazanır. Dolar-lira paritesi bu süreçte 1,99-2,04 aralığında hareket ettikten sonra cuma günü muhtemel olumsuz haberlerde 2,1 lirayı test ederek yeni bir rekora gidebilir ya da 2 lira sınırında gevşek bir seyir izler. Her şey cuma günü ABD’den gelecek istihdam verisi ve işsizlik oranı verisine bağlı.