Quantcast
Channel: ZAMAN-YAZARLAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Abdülhamit Bilici - AK Parti'nin kaçırdığı fırsat?

$
0
0
Marksist bir akademisyen olan Fred Halliday, ülkemize ve İslam dünyasına bakışıyla Batı’daki istisnai aydınlardan biriydi. Çizgisini, Farsçadan aldığı, “Ne garbzadegi, ne şarkzadegi” sözüyle anlatıyordu. Yani ne Batı zehirlenmesi, ne Doğu zehirlenmesi. Ona göre, Mao, Humeyni gibi isimler Doğu zehirlenmesine; “Bin yıldır insanoğlunun kaderi için yürütülen mücadele Hıristiyanlıkla İslam arasındaydı” diyen Buchanan ve Huntington gibiler ise Batı zehirlenmesine maruzdu.‘İslam ve Çatışma Miti’ adlı kitabında, bir mit ve efsane olarak gördüğü “medeniyetler çatışması” tezine karşı çıkan Halliday, Müslümanları öcü gibi gösteren argümanlara itiraz ediyor, mesela İslam’ın terörü desteklediği iddiasına karşı şöyle diyordu: “Terörizm 19’uncu yüzyılda ilk kez ortaya çıktığında mucitleri Müslüman değildi. İslam ülkesi olmamalarına rağmen K. İrlanda ve Sri Lanka’da çok terör yaşandı. Holokost’u gerçekleştirenler, Musevileri İspanya’dan sürenler Müslümanlar değildi. Aksine onlara kucak açan Müslümanlardı. Dünyanın çok yerinde baskı ve terörün asıl kurbanı Müslümanlar.”Bu görüşler saygıdeğer ve dikkat çekiciydi. Ama şablona aykırı ve popüler trende ters olduğu için hocası Bernard Lewis’in fikirleri kadar etkili olamadı. Lewis’in “Modern Türkiye’nin Doğuşu” ve “İslam Tehdidi” gibi kitapları, Batı’da ülkemize ve Ortadoğu’ya bakışı şekillendiren bir şablon çıkardı. İçerideki Batıcıların İslam’a bakışında da etkili olan bu yaklaşıma göre İslam dünyasının yaşadığı krizin nedeni, bir zamanlar ilerici olan kendi modelini yenileyememesi ve Batı’nın ürettiği demokrasi, vatandaşlık, insan hakları gibi değerlere dayalı modelin gerisinde kalmasıydı.Türkiye’ye ilişkin şablon ise kısaca şöyleydi: “Ortadoğu’da Türkiye kalkınma ve modernleşme açısından bir başarı gösterdi ise bunun kaynağı askerin dayatmasıyla uygulanan laikçi politikalardır. Batı ile Türkiye arasındaki iyi ilişkiler de bu temele dayanır. Laiklikten sapma olursa Batı ile ilişkiler sona ereceği gibi, Türkiye’de mevcut demokratik sistem de hayatta kalamaz. Bunun devamı isteniyorsa sistem içinde askerin ağırlığının sürmesi gerekir. Yoksa çoğunluğu Müslüman olan Türkiye toplumu demokratik bir sistemi yaşatamaz.” Kemalist çevrelerin de sık sık başvurduğu bu mantık, Batı’nın geçmişte Türkiye’de yaşanan askeri müdahalelere desteğinin de meşruiyet temelini oluşturuyordu.Dindar bir siyasetçi olan Turgut Özal’ın öncülük ettiği reformlarla Türkiye’nin kalkınma ve demokrasi yönünde ilerlemesi; Hizmet Hareketi’nin ülke içinde ve dünyanın birçok ülkesindeki faaliyetleriyle İslam’ın barış ve hoşgörü mesajını temsil eden çizgisi ve AK Parti’nin demokratikleşme, AB süreci, kalkınma açısından başardıkları şablona büyük darbe indirdi. Çünkü askerin rolü azalmasına rağmen Türkiye hem kalkınıyor hem demokratikleşiyor hem de aynı İslam dünyası ve Batı ile ilişkileri iyi gidiyordu.Lewis ve takipçisi neocon ekollerin aksine, Batı siyasetindeki Sosyal Demokrat, Yeşil, Liberal birçok isim de bu yeni tecrübeye referans oldu. İçten dıştan gelen AK Parti’nin gizli ajandası olduğu ithamlarına aldırmadan, 27 Nisan e-muhtırasından parti kapatmaya antidemokratik adımlara karşı çıktılar. 2011’de Time’ın Erdoğan’ı kapak yapmasında görüldüğü gibi Batı medyası da bu gelişmeyi destekledi.Kalkınma, adalet, demokratikleşme, yumuşak güce dayalı çok taraflı yapıcı dış politikaya odaklanarak kazanılan bu yeni algı, Ortadoğu’da değişim isteyen kitleleri, liberal ve İslamcı akımları çok heyecanlandırdı. Çünkü bu formül, İslami değerlerini koruyarak demokratikleşme, kalkınma ve dünyayla ilişkileri sürdürmenin mümkün olduğunu gösteriyordu. Türkiye tecrübesi, dünyanın o bölgelerdeki İslami hareketlerin siyasette rol almaya bakışını da yumuşatıyordu. Dindar Müslümanların öncülüğünde demokrasi ve ekonomi alanında elde edilen başarılar, Batı’da artan İslamofobi’ye de en iyi cevaptı. Böylece dünyaya her Müslüman’ın terörist olmadığı fiilen gösterilmiş oluyordu.Türkiye’de ve dünyada bu yolla Müslümanlara en iyi hizmeti eden AK Parti, medya özgürlüğü, dershane yasağı, fişleme ve Şanghay’a katılma gibi gündemlerle nedense özgün çizgisinden hızla uzaklaşıyor. İçeride ve dışarıda bu çizgiye destek verenler hayal kırıklığı yaşadığı gibi, partinin Ortadoğu’daki cazibesi de gerilemekte. 10 yıllık başarıda emeği olan isimlerin, nasıl bu savrulmayı görüp tedbir alamadığını galiba birçokları benim gibi hayretle izlerken maalesef tarihî bir fırsat kaçıyor!

Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue