Bizim meslek yani spor yazarlığı, aslında son derece keyiflidir. Rahmetli Doğan Koloğlu, bir deplasman sırasında “Kimseye söyleme, dünyanın en keyifli işini yapıyoruz. Hobimiz karşılığında bize para ödüyorlar.Bir yandan da ülkemizi ve dünyayı dolaşıp yeni insanlar tanıyor, dostlar ediniyoruz” diye anlatmıştı bu durumu.Yine de bu, madalyonun bir yüzüdür. Öteki tarafta ise can sıkıcı durumlar vardır. Bunlardan birini geçen hafta Kasımpaşa-Galatasaray maçı sonrasında yaşadım. Maç bitmiş… 1-1’lik sonuçtan pek kimsenin yakınması yok. Birlik ve beraberlik içinde tribünlerden ayrılıyoruz. Gerçi maç sırasında bir olay yaşanmış, Kasımpaşa tribününde çıkan kavgada bir taraftar aşağıya atılmış ama bunlar sıradan işler bizim futbol kültürümüzde. Televizyondaki Barcelona maçına yetişebilmek için acele ediyorum. O arada beyaz saçlı bir vatandaş bağırıyor, “Yazın bunları, yazın!” diye. ‘Dalga mı geçiyor acaba?’ merakıyla bakıyorum, fırsatı kaçırmıyor, “Ne bakıyorsun!” diye dayılanıp arkasından birtakım şeyler sayıp döküyor. Bırakmak da istemiyor beni. Çok da kibar, “Sayın Çakar!” diye hitap ediyor. Ben de sözünü ettiği kişinin ben olmadığımı söylemekle yetiniyor ve uzaklaşıyorum.Çok büyütülecek bir durum olduğundan değil, futbolun etrafındaki şiddetin imkânsızlığını duyurduğu için önemsiyorum. Maçta Kasımpaşa adına öfkelenecek hemen hiçbir şey yok. Tam tersine, Galatasaray’ın bir penaltısının verilmediği ve Kasımpaşalı İlhan Eker’in oyundan atılması gerektiğinde hemen bütün yorumcular hemfikir. Yani haksızlığa uğrayan Galatasaray. Mancini de bu durumu dile getiriyor.Bitmedi, Kasımpaşa kulübünün başkanı Turgay Ciner’in hem gazetesi hem televizyonu var. Yani takımının haksızlığa uğradığına inanıyorsa bunları orada rahatlıkla dile getirebilir. Nitekim maç sırasında çıkan tribün olayı ile ilgili olarak Sayın Ciner’in hemen harekete geçtiğini de orada gördük…Peki o zaman, söz konusu vatandaşın derdi ne? Hiç! Bu duruma çok uyan argo deyişle, “tamamen artistlik…” Galiba oradaki en ünlü kişi olarak beni gözüne kestirdi ve ben de ilgilenme gafletini gösterip golü yedim. Bu durum o kadar çok yineleniyor ki bunlar, insan canından beziyor!Böyle ortamlarda kimi zaman küçücük bir kıvılcım korkunç olaylara da yol açabiliyor. Varlığını buna benzer söz ve davranışlarla göstermeye çalışan, kimi zaman da bu konuda çok ileri giden o kadar çok insan var ki! Büyük bir bölümü ruh sağlığı açısından gözetim altında olması gereken insanlar, tribünlerde böylesi ‘kışkırtıcı ajan’ rolüyle tatmin olmaya çalışıyorlar.Toplumdaki ve tribündeki şiddeti hiçbir zaman, hiçbir biçimde önleyemeyeceğimiz konusunda değiştirilmesi imkânsız denilebilecek bir kanıya sahibim. Nedenlerinden biri de toplumda böylesi hastalıkların çok yaygın oluşu. Onlara engel olabilecek bir mekanizma da yok. Onlar yüzünden bizim eğlenceli mesleğimiz kelle koltukta yapılan bir işe dönüşebiliyor.5-4’lük maçı nasıl ıskaladık!Spor basını olarak yığınla eksiğimiz ve yanlışımız var. Pek çok noktada kalıpların ve alışkanlıkların esiriyiz. Rahmetli Doğan Koloğlu’nun nitelemesiyle ‘gözümüze yumruk atan haberi’ görmeyebiliyoruz. Vatandaş da haliyle tepki gösteriyor. Önceki hafta Mersin İdmanyurdu’nun Samsunspor’u 5-4 yendiği karşılaşma bu tür bir ilgiyi hak ediyordu ama kimse kulak asmadı. Müslüm Işıklar adlı kardeşimiz “Allah rızası için okuyun!” isyanıyla bu konuyu dile getirmiş. Öteki gazetelerden pek umudu olmadığını, hiç değilse Zaman olarak bu durumu değerlendirmemizi beklediğini, bunu göremeyince de düş kırıklığına uğradığını belirtiyor. Vatandaş kesinlikle haklı. Bütün spor basını olarak utanmalıyız. Çok daha geniş biçimde verilmesi gereken bir maç iken sanki golsüz bitmiş herhangi bir sıradan karşılaşma muamelesi yapmışız. Üstelik maçın kendi içinde bile muhteşem bir hikâyesi var. Konuk takımın önce 3-0, sonra 4-2 öne geçtiği bir karşılaşmayı ev sahibinin 5-4 kazanmış olması bile başlı başına bir olay. Fakat biz başka bir yerdeyiz, aman efendim Fenerbahçe-Beşiktaş derbisi öyle muhteşemmiş ki günlerce yazılıp konuşulsa bitmezmiş… Görmek istedikten sonra burada da dünya kadar iş var. 2 gol atan Mehmet Yıldız’la yapılacak bir röportaj keyifle okunur. Lawall’in 90+5’te attığı galibiyet golü bile başlı başına bir hikâye olur. Teknik direktör Hakan Kutlu’nun bu tarihî galibiyete karşın taraftarın genel tavrından yakınması üzerinde durulabilir… Samsunspor cephesinde yaşananlar da ayrı bir hikâye olarak değerlendirilebilir… Bütün medya kuruluşları özünde birer ticarî oluşum. Bizim memlekette de F.Bahçe ve G.Saray’dan, biraz da Beşiktaş’tan başkası para etmiyor… Kalıplardan ve alışkanlıklarından başka hiçbir şeyi göremeyen medya, bu körlüğü yüzünden ciddi bir tıkanıklığa düşmüş durumda. Gazete tirajlarının 1960’lardaki düzeyinden çok da yukarıda olmayışının en önemli nedenlerinden biri bu…
↧