1- Sistemin münhasıran biçimine takılıp kalmak, insanı düzenin oyununa getirir. Düzen, gömlek değiştirir gibi biçim değiştirir, bunu da öz’de aynı kalmanın uyutma taktiği olarak kullanır.2- “İtidal”e hiç misafir olamıyoruz. Ya ifrat, ya tefrit.3- Fikirsizlik ne kadar yayılırsa biçimcilik o kadar artar.4- Düşünmeden yaşamanın güzel bir tarafı olamaz. Düşünmeden yaşamak, bir tahta parçası gibi sürüklenmekten farksızdır. Düşünmeyen, eğlenemez de. O eğlence görüntüleri, örtülü bir trajediden başka bir şey değildir.5- İdeolojiler çöktü, maskeli balo sona erdi. “İnsan meselesi” bütün çıplaklığı ile ortaya çıktı. Teknoloji ile bu meseleyi örtmeye çalışmak beyhude bir gayrettir.6- Aynadaki görüntüyü, o görüntünün realitesini ele almadan düzeltemeyiz. Kabahat aynalarda değil. Aynalara çizgiler atıp renkler katarak, yansıttığı gerçekleri etkileyemeyiz. Değiştiremeyiz.7- “Akıllı olmak”, basiretle zekâyı birleştirmek demektir.8- Nefsimiz zalim, ruhumuz mazlum. Kalbimizin nurunu örten nefsaniyet tortuları, aklımızı yolumuza düşman etmiş. Kendimizi çözmeyi bilmiyoruz ki meselelerimizi çözelim.9- Vaktimizi ibadetlerle geçirmek güzelliği, hayatımızı ibadet haline getirme mefkûresini unutturmamalı. Birincisi ferdî, ikincisi içtimaîdir. İkisi arasındaki muvazene, fıtrata ve hikmete en uygun olanıdır.10- Akıl, istikamet dengesinden kopmuşsa; mazeret üretmeye yarar, taklit şaklabanlıkları yapar, pratik ve teknik oyunlar oynar, kurnazlık komedileri sergiler; her şeyi becerir, tefekkür edemez. Adeta tefekkürden kaçar. Nefsin emrindeki irade, onu, “boş kalıp da düşünce ihtiyacı duymasın” diye abesle uğraştırır, teferruata boğar, zevahir labirentlerinde dolaştırır.11- Boşa harcanmış yıllar zor yaşanır, fakat geriye baktığınızda sanki hiç yaşanmamış gibi görünür. Çünkü o yıllar, “tabiî tekâmül mihveri”nin dışında yaşanmıştır. Hatıra zevki vermezler, müspet kalıcılık tesirleri bakımından sönüktürler, biribirlerine benzerler, “merhale” teşkil etme vasfından mahrumdurlar.12- Çocukluktan kurtulamayanlar çocuk yetiştiremezler.13- Yapılmaması gerekenleri yapmamak, yapılması gerekenleri yapmaktan daha önemli ve önceliklidir. Tasavvufta da böyledir, pratik hayatta da.14- Cemil Meriç “Fikir yazısı, cebir problemi çözer gibi okunmalı.” diyor. Şunu eklemem gerekiyor: “Çözemezsen bile çok şey kazanırsın.”15- Günlük yaşıyorsan, bir ömür bir gün etmez. Bilgiyle düşünülür; ama düşünceyle bilinir ve yaşanır. Kültür bilgi değildir, “düşünülmüş bilgi”dir. Bilgi unutulsa bile, onun düşünülmesinden doğan şey sizde kalır ve Batılılar da bunu kültürün tanımı olarak verir. Kültür gelenek değildir; hayattır, hayat! Kendi de yaşar, sizi de yaşatır. Bütünlük, kişilik ve şuur kazandırarak yaşatır.16- Seven insan, bırakın maddî anlamını, gönlüyle, zihniyle, hayaliyle bile aldatmaz. Kendini de aldatmaz, sevenlerini ve sevdiklerini de.17- Bizde düşüncenin konusu, gündemi, ihtiyacı, heyecanı, niyeti, mecali, metodu, rağbeti, müşterisi, zemini, ideali, araçları yok. “Özgürlüğü” olsa ne olacak?18- Kant’a izafe edilen “eleştirel akıl” sözü eksik, “kendini eleştiren akıl” ilkesine muhtacız. “Ortak akıl” tabiri kifayetsiz, “sorumlu ve kişilikli akıl” şuuruna ihtiyacımız var. “Ortak akıl” asgarî veri statüsünün mesned aklıdır, orada tartışma ve değerlendirme olmaz. Oraya takılırsak, aklı ve düşünceyi basitleştiririz.19- İslam, ölçü, denge ve itidal dinidir. Dindarlıkta bile ifrata kaçmayı yasaklayan bir dindir İslam. Daima; öz’e, asl’a, ruh’a, hikmet’e önem verir; biçimleri ve ayrıntıları, onlara tabi olmak derecesiyle değerlendirir.20- İtidal ve tefekkür, kişiyi söyleyecek sözü olan insan haline getirir. Halini anladığımızı hissettirmediğimiz bir muhataba söz anlatabilir miyiz? Hoş görmek hoş bakmak; muhatap olarak kabul edip sözün erişim yolunu açmak demektir. Hoş görmek bir hali onaylamak değil, o hali değiştirme imkânlarını canlı tutmaya çalışmaktır.21- Bir değerin istismarı, önce o değere aykırıdır. a.selim@zaman.com.tr
↧