Quantcast
Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Nuriye Akman - Sorayan ülkesi

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Bu hafta seçtiğim fotoğraflar, Lusin Dink imzalı “Saroyan Ülkesi” filminden. Oscar ve Pulitzer ödüllü ünlü Ermeni yazar William Saroyan’ı 1964’te atalarının memleketi Bitlis’e yaptığı yolculuk ekseninde anlatan belgesel-dramayı Ermenilerden çok Türklerin görmesi gerek. Özellikle de kendini arayanların...Sinemadan çok yoğun bir hüzünle çıktığımda filmin sözel malzemesini hafızamda kalan görüntülerle yeniden eşleştirmek ve “Amerika’dan Bitlis’e William Saroyan” adlı kitabı okuma ihtiyacı duydum. Nar Filmcilik ve Aras Yayınları sağolsunlar hemen gönderdiler. Öncelikle yazarın yaşam öyküsünü kısaca anlatayım:William Saroyan, büyük felaketin yaklaşmakta olduğunu sezerek Amerika’ya göçen Bitlisli Ermeni bir ailenin dördüncü çocuğu olarak 1908’de Kaliforniya’da bir kasabada doğar. Babasının ölümü üzerine henüz 3 yaşındayken “Artık kocaman bir adam oldun, ağlamak yok” tembihiyle yetimhaneye verilir. 8 yaşında evine döndüğü andan itibaren terk etmek zorunda kalınan memleket hikayeleriyle, yemeğinden türküsüne, ağacından dağına ayrıntılı olarak tanımlanmış Bitlis kültürüyle büyür. Vaktiyle Kürtler, Türkler, Araplar ve Ermenilerin birlikte yaşadığı toprakların özlemi ruhuna aşılanır. William, genç yaşta ölen babasının fotoğrafına bakarken aynada kendini görür gibidir. Duygularını “İkimiz aynı adamız. Ben senim, sen de ben” sözleriyle ifade ederken onun köklerinden ayrı kalma acısına nasıl dayandığını sormaktadır. Bir din adamı, hikayeler, şiirler yazan bir yazar ve siyasi görüşleri nedeniyle zaman zaman hapis yatan bir milliyetçi olan, “Eğer Bitlis’i terk etmezseydi ya katil ya da kurban olacaktı” diye tanımladığı babasıyla özdeşleştirmiştir varlığını. Bu, onu yitirilmiş babanın peşinde çılgın bir arayışa itecektir.Bitlis, onun için atalarının kemiklerinin bulunduğu, ona anlatılan hikayelerin aslını göreceği, babasının yürüdüğü sokaklara basacağı, abisi Krikor, ablaları Zabel ve Kozet’in doğduğu, sülalenin yaşadığı evi bulup yerleşeceği, öldüğünde diğer Saroyanların yanına gömüleceği kutsal bir yerdir. Saroyan Ülkesi filmi işte bu hüzünlü yolculuğu canlandırıyor. Kamera, yazarın kullandığı arabayı izlerken, onun sesinden, kitap ve sohbetlerinden seçilmiş hatıraları dinliyoruz. Saroyan’ın yüzünü ise hiç göremiyoruz. Ya hasreti yüklenmiş sırtına, ya toprağı öpen ayaklarına, ya direksiyonu heyecanla kavrayan ellerine ve bir de gölgesine izin veriliyor ki, kahramanımızın yaşadığı ana ve geçtiği mekana hem aşina hem de yabancı oluşunu hissedebilelim. Hiç William Saroyan kitabı okumadığım halde yazarın 56 yaşında yaptığı bu seyahati izlediğimde onu hep tanıdığımı düşünerek şaşırdım. Babayla bütünleşebilmek için toprağını tanımak istiyordu. Ancak kimliğin, topraktan bağımsızlığını keşfetmek de vardı bu yolculukta. Yıkık duvarların dışında bir ata evi, eski günleri konuşacağı bir Ermeni bulamamamıştı Bitlis’te. Ancak kendini bile “hayal kahramanı” olarak kabul eden bir yazardı o. Zaten esas varlığını, dışındaki dünyadan çok, hafızasında yaşattığı hikayelerde bulmuştu hep. Bu yüzden, Bitlis’in Ermeni toprağı olduğunu düşünmeye devam edecek ama aynı zamanda da şöyle soracaktı: İnsanın ülkesi neresidir? Belli bir yerdeki toprak parçası mıdır?Oradaki ırmaklar mı?Göller mi? Gökyüzü mü?Ayın doğuşu mu?Güneş mi?İnsanın ülkesi ağaçlar mı,bağlar, çimenler,kuşlar, kayalar, tepelerve dağlar ve vadiler midir?İklim midir?Bir yerin ilkbaharı, yazı ve kışı mıdır?Kulübeler ve evler,şehrin sokakları...masalar ve sandalyeler,çay ve sohbet midir?Yaz sıcağında dalında olgunlaşanşeftali midir?Toprakta yatan ölüler midir?Göğün altında, o ülkenin her yerindekonuşulan dilin sesi midir?Genizden ve yürekten gelen şarkı mıdır?O dans mıdır?İnsanın ülkesihavaya, suya, toprağa, ateşeve hayata ettiği şükran duaları mıdır?Gözleri midir?Gülümseyen dudakları mıdır?Keder midir?Bu sorulara sizin cevabınız “hepsi birden” olabilir. Verdiği bir mülakatta “Benim için mutlu olmak da mutsuz olmak da imkansızdır” şeklindeki sözlerini okuyunca, öyle hissettim ki Saroyan gerçek yurdu, yurtsuzlukta bulmuştu. Nerede doğup nerede yaşarsak yaşayalım, hikayemiz ister mutlu ister acılı olsun, bizim asıl ülkemiz bu dünyada değil, ötelerdeydi. Yaşayıp geçen her anının sonsuzluğa karıştığının bilincinde olan, “Öyle veya böyle ölümsüz olduğuma memnunum. Ölüm aslında yoktur ve asla olamaz” diyen birinin köklerinden koparılmaya verdiği anlam sadece Bitlis olamazdı.

Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Yildiz yükseltme


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue