Roberto Mancini’nin Galatasaray serüveni hiç de parlak başlamadı. Eylül sonundaki ilk maçında Akhisar Belediye Gençlik yenilgisi ve sonrasındaki ağır-aksak gidiş, onun iyi bir seçim olmadığını düşündürdü.Deplasmandaki Kopenhag ve ligdeki Fenerbahçe maçlarına takımını iyi hazırlayamadığı açıkça görüldü. Bunlar, işin onunla yürümeyeceğinin kanıtları gibiydi. Sadece bunlar değil, ‘Sneijder İtalya’da mı Hollanda’da mı bilmiyorum’ şeklindeki bir açıklama inanılır gibi değildi. Benzeri bir sözü pek dikkat çekmedi ama rahatlıkla aynı kapsamda değerlendirilebilirdi. Juventus’ta oynayan Pogba’nın zamanında M.City’e bonservis bedeli olmadan alınabilecekken ‘bunun niye olmadığını kendisinin de bilmediğini’ söyledi. Mutlaka bilmesi hatta bununla da kalmayıp gelişmeleri yönlendirmesi gereken kişinin bu kadar rahat ‘bilmiyorum’ diyebilmesi bizim memlekette pek kabul edilebilecek durum değil. Başka yerlerde de bunu kimse hoş karşılamaz. İşin sahibi olan kişi seyirci gibi konuşamaz. Bu kadarla da kalmadı, Real Madrid karşısında yenilgiyi peşinen kabullenip hedefin Juventus karşılaşması olduğunu, dahası İtalyan takımının ikinci tur şansını yüzde 80 gördüğünü söylemesi de Sarı Kırmızılı çevrelerde rahatsızlığa yol açtı. Bütün bunları alt alta yazdığımızda Mancini’nin Türkiye serüveni hiç de uzun sürmeyecek gibiydi. Ancak önce Juventus galibiyetiyle Devler Ligi’nde ikinci tura çıkılması, ardından da Trabzonspor maçındaki 3 puan ve FB’nin yenilgisi, takımıyla birlikte Mancini’nin de düze çıkmasına yetti. Daha 1 hafta önce Gençlerbirliği beraberliğiyle sönmüş gibi görünen umutlar yeniden tazelendi. Sarı Kırmızılı takım son hafta deplasmanda K.Erciyesspor karşısında kazanabilirse umutlar iyice canlanacak, Fenerbahçe’nin garanti görünen şampiyonluğu biraz sıkıntılı duruma gelebilecek. Sarı Lacivertli takımın avantajı hâlâ büyük ama unutulmamalı ki hem Trabzonspor maçını hem de GS ve BJK derbilerini deplasmanda oynayacak. Bunlar, hesaplanandan daha büyük puan kayıplarına yol açabilir. Biz yine Mancini’ye dönelim. İlk haftalarda kulübede duruşu biraz emanetçi gibiydi. Zaman geçtikçe işe, takımına ve bizim memlekete ısınmaya başladı. Başkent’teki kayıptan sonra hakeme yüklenecek kadar bize yakınlaştı. Oyuncuların onunla olan iletişiminin de her geçen biraz daha iyiye gittiği gözleniyor. Gerçi kimsenin gol attıktan sonra gidip ona sarıldığı filan yok ama ondan takdir ve saygıyla sözettikleri de kolaylıkla görülebiliyor. Bu da yeter. Hepsinden önemlisi oyuncu seçimi, sistem ve taktik düzenleme konusunda her geçen gün biraz daha akla uygun işler yapıyor. İlk günlerdeki anlamsız arayışlar yerini daha dengeli tercihlere bıraktı. Takım da rahatladı. Sarı Kırmızılı takım deplasmandaki K.Erciyesspor maçını kazanırsa ilk yarıyı geçen sezonla aynı puanda kapatacak. Kısacası Terim’i aramak için pek de neden kalmayacak. Geçen sezon bu puanla (33) Cim Bom liderdi çünkü rakipler perişandı. Eh, Mancini’nin de gidip FB ve BJK’yi daha kötü duruma düşürecek birşeyler yapacak hali yok...
↧