Bülent Arınç, Türkçe Olimpiyatları finalinde “Politika hayatım ve Meclis başkanlığım süresince yaptığım hizmetler 50 ile çarpılsa, dünya çapında yapılan şu hizmetler karşısında ancak sıfır kalır.” diyor ve doğruyu söylüyordu.
Aynı Arınç, sözünü ettiği “hizmetler”e 17‒25 Aralık sürecinde yapılanlar karşısında sessiz kalmanın da ötesinde, bunlara destek oldu. Daha ileri gitti; Cemaat'i özür dilemeye çağırdı ve seçim bölgesi Bursa'da, AKP'den de, onun içinden çıktığı siyasî; akımdan da çok daha önceden beri var olan Hizmet'e, “Biz varsak siz de varsınız!” gibi, şirk kokan ve Kur'ân'ın “Ağızlarından çıkan ne de büyük!” diye nitelediği türden laf edebildi. Yine, AKP'lilerin hayatları ve tarihleri boyu yapmış olabilecekleri hizmetlerin kat katını dünyanın her tarafında yapan Kimse Yok mu'ya reva görülenler kendisine sorulunca, “Ben şimdi Kimse Yok mu'yu mu düşüneceğim?!” diyebildi. Evet, Arınç, bir defa, o da Türkiye çapında yapılanların en insafsızı memleketi Manisa'da yapılınca ses verme gereği veya mecburiyeti duydu; fakat hemen arkasından AKP propagandası için gittiği Güneydoğu'da çok yakından tanıdığı ve masumiyetinin de ötesinde hizmetlerini yakından bildiği Koza-İpek Grubu'na kayyim çökmesi kendisine sorulunca “Bunu da sormamış olun!” karşılığı verebildi.
Arınç, ülkenin son 4 yıldır yaşadıkları karşısında bir defa “özgül ağırlığı”nı seslendirmeye kalktı, fakat arkasından bu ağırlığı defalarca sıfırlandı. Ülkede yüz binlerce ailenin elemleri karşısında sessiz kalırken, kendi ailesine sataştığı gerekçesiyle M. Gökçek'le söz düellosuna girdi; 7 Haziran'dan sonra hakkında konuşacağı 100 civarında yolsuzluktan söz etti ama yine sustu. Oğlunun, bazı gerçekleri görebilmesi için 300 liralık yaşlılık aylığının 100 lirasını eksik getirmesi ve bunu Erdoğan'a atfetmesi karşısında yapabileceği bütün bedduayı Erdoğan'a boca eden yaşlı bir kadından söz etmiş ve “AKP'nin zemini budur” demiştim. Geçenlerde bu zemini, AKP iktidarında Türkiye'de on binlerce bebek yokluk, soğuk ve hastalıklarla boğuşurken, elektrik kesintisi sebebiyle kendi “bebeleri”nin ev içinde bir gece yeterince ısınamama riski karşısında 17-25 Aralık'ı aralayıveren bir AKP trolü de bir defa daha ortaya koydu. Arınç da şimdi tasdik ediyor ki, ortada ne iktidara darbe teşebbüsü var, ne terbiye yoksunluğu içinde Hocaefendi'nin ilk ismini kullanarak uydurdukları bir örgüt, ne de bir paralel yapı var. Yakub Saygılı Bey'in 25 dosyadan sadece 2'si, iktidarı en içinden bilen ama destekçisi bir yakın tanıdığımın “buz dağının görünen kısmı” dediği 17-25 Aralık, sadece dehşetli boyutlarda bir rüşvet, yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma ve kara para aklama soruşturmasıdır.
Arınç'a güvenilir mi? Hüsnüzan ama aynı delikten tekrar tekrar ısırılmış olma ferasetsizlik ve basiretsizliğine düşmemek için adem-i itimat prensibince, varsa vicdanı onu konuşmaya itmiş olabilir. Tevbe kapısı da ölünceye kadar açıktır. Ama Arınç'ın samimî; olabilmesi için sözünü ettiği “zulüm ve hukuksuzluk”lardaki hissesini kabul, itiraf ve tevbe etmesi gerekir. İkinci olarak, hizmet insanları içinde pek çoğunun göremediği bir gerçek olarak, ortada AKP-Cemaat kavgası yok; mesele GOP/BOP ve Güneydoğu/terör meseleleriyle de alâkalı ve uluslararası karar merkezlerini de ilgilendiren uluslararası bir mesele. Perinçek'in de başrollerde olması bunu görebilmek için yeter. Ama artık bir gerçek var. “Orta Doğu'da belki iki asırdır bütün planları yapan; Oslo görüşmelerinde hakem; “Çözüm Süreci”ni ilk aralama adımı olan Habur rezaleti öncesi A. Gül'ü ağırlayan ve tarihimizde bir-iki “büyüğümüz”e daha verdikleri Knight Grand Cross of the Order of the Bath nişanıyla taltif eden ve Davutoğlu'nun yakın geçmişte ziyaret edip, yakın gelecekte tekrar ziyaret edeceği ülke merkezli gelişmeler görülüyor. Erdoğan çok yıprandı. Bir yenilenme ve “beyaz-sayfa” açmak gerekiyor. AKP iktidarı başlarında Rotary'de üyelerini “veren el” olmakla onurlandıran; 2013 Mart'ı ve 2014 Nisan'ın da “dost ülke”yi “Bizden sizi rahatsız edecek bir düşünce sâdır olmaz; Türkiye, güvenliğiniz için iyi bir ortak olabilir.” diye rahatlatma vazifesini yapan da Arınç'tı.